7Yüce Allah'ın yukarıda zikredilen çeşit çeşit nimetlerini gördükten, imanı ve şükretmeyi gerekli kılan büyük ve muazzam işlerini öğrendikten sonra O'nu eğer inkâr ederseniz... Burada Mekkelilere hitabedilmektedir, ancak daha ağır basan ihtimale göre bu hitap, tıpkı Yüce Allah'ın İbrahim Sûresi'nde yer alan şu: ”Eğer siz ve yeryüzünde olanların hepsi nankörlük etseniz bilin ki, Allah gerçekten hamdedilmeye lâyıktır." (İbrahim: 8) ifadesinde olduğu gibi bütün insanlaradır. Şüphesiz Allah size muhtaç değildir ve âlemlere de muhtaç değildir. O halde bilin ki, Allahü teâlâ sizin imanınıza ve şükrünüze muhtaç değildir. İmansız olmanızdan ve şükretmemenizden etkileniyor da değildir. Bununla beraber O, kullarının inkârına razı olmaz. Yani Onun kullarının kâfir oluşuna razı olmayışı sizin menfaatiniz ve size rahmet olarak zararınızı savmak içindir, yoksa kendisi bundan zarar gördüğü için değildir. Burada Yüce Allah'ın ”kullarının" deyip de ”sizin" dememesi yukarıdaki hükmün mü'minlere ve kâfirlere teşmil edilmesi ve kâfirlerin de O'nun kulu olduklarını ifade içindir. ”Rıza", gazabı terketmek demektir. Yüce Allah'ın kulu olarak nitelemesi O'nun kâfirlere kızmadığı anlamına gelmez. Çünkü kâfire gazab ettiği için ona cehennemi hazırlamıştır. Ve yine bu ifadeden irade etmediği sonucu da çıkmaz. Çünkü irade kavramında, rıza kavramındaki iyiliği isteme yoktur. Zira Yüce Allah hayrı ve şerri irade eder. Fakat inkâra ve fasıklığa razı olmaz. Çünkü rıza çirkin fiillere değil, güzel fiillere aittir. Ehl-i sümıet âlimlerinin kanaati budur. Eğer şükrederseniz Yüce Allah'a iman eder ve O'nun vahdaniyetini kabul ederseniz sizin için bundan hoşnut olur. Bu âyetin mânâsı şudur: Yüce Allah şükre ve imana sizin için ve sizin menfaatiniz için razı olur. Yoksa kendisinin bundan yararlandığı için razı oluyor değildir. Zira iman ve şükür sizlerin dünyada ve âhirette mutluluğu elde etmenize sebeptir. Hiç bir günahkâr diğerinin günahını çekmez. Günahı çeken hiç bir nefis başka bir kişinin günahını ve masiyetini üstlenmez. Nihayet hepinizin dönüp gidişi Rabbinizedir. Yani öldükten sonra dirilmek suretiyle dönüşünüz Rabbinizedir. O'ndan başkasına değildir. İşte o esnada, O vakit yaptıklarınızı O size haber verir. Yani dünyada iken yapmış olduğunuz inkâr veya iman bütün amellerinizi size haber verir. Ve buna karşılık size sevap veya ceza ile karşılık verir. Çünkü O, kalblerde olan her şeyi hakkıyla bilendir. Yani kalblerin derinliklerinde olan şeyleri çok iyi bilendir. O halde kalbin derinliklerinde olanı bildiğine göre, dışa vurduğunuz zahirî amellerinizi nasıl bilmez? Bu âyeti kerime inkârın ve azgınlığın zararmm yine kâfirlere döneceğine delildir. Nitekim şükrün ve imanın faydasının da şükür ve iman edene döneceğine delil olduğu gibi. Yüce Allah âlemlere muhtaç değildir. Nitekim bir kutsî hadiste, Allah'ın âlemlerden müstağni oluşu, şu şekilde yer alır: ”Ey kullarım! Sizin dünyaya ilk gelenleriniz ve sonra gelenleriniz beşer cinsinden olanlarınız ve cinler tümünüz içinizden en muttaki olan bir kimsenin kalbinden daha muttaki bir kalbe sahib olsanız bu, benim mülküme hiç bir şey katamaz, Ey kullarım! Dünyaya ilk gelenlerinizden en son geleninize kadar tümünüzün insanların ve cinlerin tümünün kalbi içinizden en günahkâr olanın kalbi gibi olsa bu, benim mülkümden hiçbir şeyi eksiltemez. - Hadisin sonu şu şekilde biter -"Herhangi bir kimse bir iyilikle karşılaşırsa Allah'a hamdetsin, bundan başka bir şeyle karşdaşırsa sadece kendi nefsini kınasın. ”(5) Gerçekten şükür, hoşnutluğa sebeptir. Nitekim Yüce Allah: ”...Eğer şükrederseniz sizin için bundan hoşnut olur..." (Zümer: 7) Şükrün şerefli bir şey olması dolayısı ile peygamberlerine şükretmeyi emretmektedir. Nitekim Hazret-i Mûsa'ya: ”...Sana verdiğimi al ve şükredenlerden ol." (A'raf: 144) diye emretmiştir. Peygamberler şükrün faziletini bildikleri için şükretmeye atılmışlar ve koşmuşlardır. Rivayet olunduğuna göre Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın gece namaz kılmaktan iki ayakları şişince Hazret-i Âişe (radıyallahü anh) O'na der ki,: ”Yüce Allah Senin geçmiş ve gelecek bütün günahlarını bağışlamadı mı?" Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bu soruya şöyle cevap verir: ”Ben çok şükreden bir kul olmayayım mı?"(6) Bu hadisi şerif gece kalkıp namaz kılmanın ne kadar faziletli olduğuna dikkat çekmektedir. Çünkü Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) gece namaz kılmayı Allah'ın nimetine şükür olarak nitelemiştir. Cenabı Allah bizleri ve sizleri sâlih, sâdık, sözünde, fiillerinde ve durumlarında samimi kullarından eylesin. Fâsıklardan, yalancı ve riyakârlardan eylemesin. Amin. |
﴾ 7 ﴿