38Yemin olsun ki, onlara: Yani seni tanrıları ile korkutan şu müşriklere: 'Gökleri ve yeri kim yarattı?' diye sorsan Yani âlemin ifade olunduğu bu iki cinsi (yeri ve göğü) kim yoktan var etti diye sorsan, elbette 'Allah'tır' derler. yani elbette onları Allah yaratmıştır derler. Çünkü Yüce Allah'ın yaratıcılık sıfatındaki tekliğine deliller gayet açıktır. Bu âyet, fıtrî imanın insanın mayasında mevcut olduğuna işaret etmektedir. Nitekim Yüce Allah Rûm sûresinde: ”Sen yüzünü hanif olarak dine, Allah'ın insanları hangi fıtrat üzere yaratmış ise ona çevir..." (Rûm: 30) buyurmaktadır. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de: ”Dünyaya gelen her çocuk fıtrat üzere doğar," (20) buyurur. 20- Bu ifade Şeyhayn’ın ve Ebu Davud'un şu lâfızla rivayet ettikleri hadisin bir bölümüdür: "Dünyaya gelip de fıtrat üzere doğmayan hiçbir çocuk yoktur. Sonra ebeveyni (anne-baba) onu Yahudi, Hristiyan veya mecusi yaparlar..." ; Bkz. el Fethu'l-Kebir 3/122. Onları susturmak için de ki,: 'Öyleyse bana haber verin, Allah bana bir zarar vermek isterse, Allah'ı bırakıp da taptıklarınız O'nun verdiği zararı giderebilirler mi? Ayette yer alan ”Eferaeytüm=gördünüz mü" ifadesi ”bana haber veriniz" anlamınadır. Böylece bilginin kaynağı olan görmek mecazen haber vermenin sebebi kılınmıştır. Âyet metninde yer alan ”zarar" hastalık, geçim darlığı ve sıkıntı gibi her çeşit ”kötü hal" dir. Yine âyetin metninde yer alan soru ”inkâr" (öyle olduğunu kabul etmeme) manasınadır. Bu açıklamaların ışığı altında âyetin manası şu şekilde olur: Ulvî ve süfli âlemin yaratıcısının Allah olduğunu gerçekten anladıktan sonra bana ilâhlarınız hakkında haber veriniz. Şayet Allah bana bir zarar vermek isterse onlar benden bu zararı giderip, savabilirler mi? Yani onlar bu zararı önleyip ortadan kaldıramazlar. Yahut Allah bana bir rahmet dilerse, Allah bana fayda, sağlık, zenginlik ya da bunların dışında herhangi bir menfaat ve fayda vermek dilerse onlar O'nun bu rahmetini önleyebilirler mi?' Onlar bana gelecek bu yararları önleyebilirler mi? Tabi ki, bu rahmetleri önleyemezler ve bana gelmesine engel olamazlar. Sanki Yüce Allah şöyle demiş olmaktadır: Bu cansız eşya ile nasıl Allahü teâlâ'ya ortak koşmaktasınız? Bu hayattan, bilgiden, kudretten, güçten ve yaratma kudretinden yoksun olan eşyaları nasıl olur da Allah'a ortak koşarsınız? Bundan utanmaz mısınız? Ey Rasûlüm Muhammed! De ki,: 'Bana Allah yeter. Yani Yüce Allah tutmuş olduğum bütün işlerimde hayırlı olanları bana vermek ve kötü olanları savmak hususunda yeterlidir. Tevekkül edenler O'ndan başkasının Yüce Allah'ın kudreti altında olduklarını bildikleri için asla O'ndan başkasına değil ancak O'na güvenip dayanırlar.' O halde kulların Rabbi olan Yüce Allah'a tevekkül etmek, O'na teslim olup boyun eğmek şarttır. Çünkü Yüce Allah'a itaat etmek ve O'na tevekkül etmek helak edici noktalardan kurtuluşa sebeptir. |
﴾ 38 ﴿