41

Şüphesiz Biz bu kitabı, Kur'an'ı

sana, insanlar için yani insanların menfaati için indirdik. Çünkü Kur'an insanların hayatlarında ve âhirette maslahatlarının dayanağıdır.

Hak olarak indirdik. Yani o kitabı indirmekte haklı olarak indirdik ya da bu kitabı hak üzere indirdik. Kitapta ne varsa hepsi haktır, doğrudur. Üzerinde hiç kuşku yoktur ve kesinlikle gereğince amel edilmesini gerektirir.

Ve içindekilerle amel etmek suretiyle

artık kim doğru yolu seçerse kendi lehinedir, bu yolu seçmekle bizzat kendisi faydalanır.

Kim de kitabın gereğince amel etmeyerek

saparsa ancak kendi aleyhine sapmış olur.

Kendi aleyhine sapmış olur, çünkü sapıklığının vebali sadece kendi aleyhinedir.

Sen onların üzerinde vekil değilsin. Yani onları doğru yola zorlamak için onların üzerine vekil tayin edilmiş değilsin. Senin görevin sadece tebliğ etmektir ve sen tam olarak tebliğ ettin. Bir hadisi şerifte şu ifadeler yer alır: ”Ben ve ümmetim ateş yakan sonra da kelebeklerin ve pervanelerin o ateşin içine düşmesi misali gibiyiz. Ben sizleri ateşlen kurtarmak için size yardım etmeye çalışırken sizler ona atılmaktasınız." (21) Yani ben sizleri ateşten uzaklaştırmak için tutarken sizler şiddetle ateşe gidiyorsunuz.

21- Hadisi Buharı. Müslim, Tirmizî birbirine yakın lâfızlarla rivayet etmişlerdir. Bkz Camiu'l-Usul, 1/287.

Bir başka hadisi şerifte ise şöyle buyurulmaktadır: ”Allah'ın benim (vasıtam)la gönderdiği hidayet ve ilim, bol yağmura benzer. (Bu yağmur hazan öyle) bir toprağa düşer ki, bu toprak suyu kabul eder de çayır ile bol ot yetiştirir. Bir kısmı da çorak olur, suyu (üstünde) tutar da Allahü teâlâ, halkı onunla faydalandırır. Ondan (hem kendileri) içerler, (hem hayvanlarını) suvarırlar, ekin ekerler. (Bu yağmur) diğer bir çeşit toprağa daha isabet eder ki, düz ve kaypaktır. Ne suyu (üstünde) tutar, ne çayır bitirir. Allah'ın dinini anlayıp da Allah'ın benim (vasitam)la gönderdiği (hidayet ve ilimden) faydalanan ve bunu bilip (başkasına) bildiren kimse ile (bunu duyduğu zaman kibrinden) başını (bile) kaldırmayan ve Allah'ın benimle göndermiş bulunduğu hidayetini kabul etmeyen kimse böyledir. ” (22)

Şu halde ilmi ile amel eden ve bunları öğreten âlimin ilmi, verimli bir toprağa düşen yağmur mesabesindedir. İlmi ile amel etmeyen ve başkalarına bunu öğreten âlimin ilmi ise, çorak olup üzerinde suyu tutan toprak parçasına düşen yağmur gibidir. Hidayeti hiç kabul etmeyen kimseye gelince, suyu hiç tutmayan ve hiçbir yeşillik ve bitkiyi bitirmeyen toprak gibidir. Böyle toprak parçasında nasıl ki, su da bulunmaz ve ot da bitmez, işte kâfir ve cahil de böyledir. Ne ilmi vardır, ne de ameli. Ne kendine hayrı vardır, ne de başkasına yararı.

41 ﴿