4

İnkâr edenler müstesna, hiç kimse Allah'ın âyetleri hakkında tartışmaz. Âyet metninde yer alan kelimenin kökü olan ”cidal" kelimesi birisiyle tartışarak ve ona galip gelmeye çalışarak bir meseleyi görüşmek demektir. Fiilin aslı ”cedeltü'l-hable" ifadesinden türemedir. Bunun inanası ipin düğümünü sağlamca düğümledim, demektir. Birbiriyle tartışan iki kişi sanki birbirlerinin fikirlerini düğümlüyorlarmış gibi olmaktadırlar.

Ebu'l-Âliye der ki,: ”Bu âyet-i kerime âyetlerle alay edenlerden biri olan el-Hâris b. Kays hakkında nazil olmuştur."

Bu açıklamaların ışığı altında âyetin manası şöyle olur: İnkâr edenler müstesna, hiç kimse Allah'ın âyetleri hakkında bunlar birer sihirden, şiirden, geçmişlerin mitolojilerinden, ibarettir gibi sözlerle bu âyetleri geçersiz kılmak ve iptal etmek için birtakım bâtıl öncüller (bâtıl yargılar) kullanmak suretiyle Allah'ın âyetleri hakkında tartışmaz. Allah'ın âyetlerini bâtıl yargılarla çürütmeye çalıştıklarını ”Bâtılla hakkı yoketmek için mücadele etmişlerdi," (Mü'min: 5) âyet-i kerimesinden anlıyoruz. Şu halde bu âyette mutlak olarak ifade edilen ”Allah'ın âyetleri hakkında tartışma" kavramı bundan sonra gelen beşinci âyette mu kay yed olarak ”Bâtılla hakkı yoketmek için mücadele etmişlerdi," şeklinde ifade edilmektedir. Şu halde bu âyetteki mutlak ifade, daha sonra gelen âyetteki mu kay yed ifadeye hamledilmiş ve bu tartışmanın bâtılla yapılmış olduğu irade olunmuştur.

İman edenlere gelince, Allah'ın âyetleri hakkında ileri geri konuşmak bir yana, bu konuda hatırlarına en ufak bir düşünce kırıntısı bile gelmez. Buna karşılık âyetlerdeki anlaşılması zor olan bazı yerler, içlerinde taşıdıkları birtakım gerçekleri ortaya çıkarmak ve dalalet ve sapıklığa düşmüş olanların şüphelerini ortadan kaldırmak maksadıyla yapılan tartışmaya gelince, böylesi tartışma Allah yolunda cihad gibi itaat kırın içinde en büyüğüdür. Bu sebeple Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurur ki,: ”Kur'an hakkında tartışma inkâr sayılır." (1) Bu hadis-i şerifte tartışma anlamına gelen ”cidal" kelimesi elif laınsız sonu tenvinli olarak ifade edilmiştir. Bundan maksat tartışmadan tartışmaya fark olduğunu, çeşit çeşit tartışma olabileceğini ifade etmektir.

Şu halde kişiye düşen inkârı ve mutlak tartışmayı bırakmasıdır ki, böylece hem Allah katında ve hem de insanların nezdinde mü'min, müslim ve doğru olsun. Asıl doğru ve eğri olmayan yol budur. Davet ve irşad bu yolladır. O halde bize düşen yapılan irşadı kabul etmektir. Böylesi bütün kulların üzerine gerekli bir vaciptir.

Onların şehirlerde gezip dolaşması seni aldatmasın. Âyet metninde geçen ”yağrur" kelimesinin kökü olan ”ğırra" kelimesi gaflet hali demektir. Buna göre âyetin manası şöyledir: Sen onların hakkında kâfir olma hükmü verildiğini öğrendiğine göre dünyada kendilerine mühlet verilmesi, yaz ve kış kervan yolculuğuna çıkarak kârlı ticaret yapmak için Yemen'e ve Şam'a gitmeleri, oralarda gezip dolaşmaları seni aldatmasın. Çünkü onlar çok yakın bir zamanda inkârları sebebiyle kendilerinden önce geçen ümmetlerin cezalandın İdi klan gibi cezalandırılacaklar.

4 ﴿