37

Gece ve gündüz, güneş ve ay O'nun âyetlerindendir.

İmam el-Merzûkî der ki,: ”Arapçada 'nehâr' ın zıddı deyi' (gece) dir. 'Yevm' in zıddı da 'leyle' dir. (Bu da gece anlammadır.) Burada denmiş oluyor ki, mahlukatın menfaatleri ve maslahatlarına sebep olacak biçimde gecenin ve gündüzün birbirini izlemesi, güneşin ve ayın da kendilerinden arzulanan biçimde Allah'ın emirlerine boyun eğmeleri, Allahü teâlâ'nın varlığına, vahdaniyetine, ilminin mükemmelliğine ve hikmetinin tamlığma delâlet eden en açık alâmetlerdendir. ”

Eğer başkasına değil,

Allah'a ibadet etmek istiyorsanız, güneşe de, aya da secde etmeyin. Çünkü onların ikisi de aynen sizin gibi Allah'ın emirlerine boyun eğdirilmiş yaratıkları arasındadır.

Onları yaratan Allah'a secde edin. Buradaki ”onlar" zamiri yukarıda geçen gece, gündüz, güneş ve aya işaret etmektedir. İşte Allah'a ibadet etmek isteyenler sadece O'na secde edeceklerdir. Çünkü secde, ibadetin mertebeleri arasında en uç noktadır. Şu halde bunun sadece Allahü teâlâ'ya tahsis edilmesi şarttır. Her halde Arapların arasında yıldızlara ibadet eden Sâbiîler gibi güneşe ve aya secde edenler vardı ve bunlar onlara yaptıkları secde ile Allah'a secde ettikleri iddiasında idiler. İşte güneşin ve ayın Allah'a secdeye aracı kılınması yasaklanmıştır ve onlara sadece her türlü nesneyi yaratan Allah'a secde etmeleri emrolunmuştur.

Burada şöyle bir soru akla gelebilir: Acaba insanlar secde ederlerken neden güneşin, onların kıblesi olması caiz değildir? Bu soruya cevabımız şöyledir: Çünkü güneş ışık veren, mertebesi yüksek bir cevherdir. Güneş yaratıkların durumlarının düzelmesinde yararı olan bir nesnedir. Eğer namazda kıble olmasına izin verilecek olsaydı, namaz kılanların ona yönelmeleri, onun bulunduğu tarafa doğru rükû edip secde etmelerine müsade edilecek olsaydı bazı kimseler bu rükû ve secdenin Allah'a değil, güneşe yapıldığı vehmine kapılırlardı. Belirli bazı taşlarda bu durum yoktur. Çünkü bu taşların kıble kılınması kendilerinin ilâh tanındığı kanaatini uyandırmaz.

37 ﴿