45Yemin olsun Biz Mûsa'ya Kitabı verdik. Onda da ayrılığa düşüldü. Yani Allah'a yemin olsun ki, Biz ona Tevrat'ı verdik, onun hakkında ihtilâfa düşüldü. Tevrat'ı tasdik edenler olduğu gibi yalanlayanlar oldu. İşte sana vermiş olduğumuz Kur'an hakkında senin kavminin tutumu da böyledir. Aralarında Kur'ân'a inanan vardır, inanmayan mevcuttur. Kitaplar hakkındaki bu ihtilâf sadece senin kavmine mahsus olmayıp eski bir âdettir. Bu ifade Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ı teselli etmek için getirilmiştir. Eğer Rabbinden yalanlayan senin ümmetin hakkında bir söz onların azabının tehir edileceğine ve aralarındaki hükmün kıyamet günü verileceğine dair vaad geçmiş olmasaydı aralarında dünyada geçmiş ümmetlerin inkarcılarına yapıldığı gibi bu yalanlayanların kökü kazınacak diye derhal hükmedilirdi. Nitekim Yüce Allah bu ümmetin cezasının tehir edileceğine dair şöyle buyurur: ”Bilakis kıyamet onlara vaadedilen asıl saattir..." (Kamer: 46) Bir başka âyet-i kerime ise şöyledir: ”Eğer Allah insanları zulümleri yüzünden cezalandıracak olsaydı, yeryüzünde hiçbir canlı bırakmazdı. Fakat onları takdir edilen bir müddete kadar erteliyor..." (Nahl: 61) İnkarcıların dünyada cezalarının hemen verilmemesi, ya yukarıda işaret olunduğu gibi bu konudaki bir vaadden dolayıdır, ya da onların köklerinin kazınmamasının sebebi Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın rahmet peygamberi olmasındandır. Çünkü Mekke, peygamberlerin ve rasûllerin hicret yatağı, mukarreb meleklerin indikleri yerdir. Eğer böyle bir yerde inkarcıların kökü hemen kazınsaydı orası Âd ve Semûd kavminin diyarı gibi olurdu ve insanların kalplerinin hoşlanmadığı bir belde haline gelirdi. Oysa İbrahim (aleyhisselâm) Mekke hakkında şöyle duâ etmiştir: ”...Artık sen de insanlardan bir kısmının gönüllerini onlara meyledici kıl..." (İbrahim: 37) İşte bu mübarek ve güvenli haremin kötülerin köklerinin kazındığı bir yer olmaması ve onları gazabının sonuçlarından koruması Yüce Allah'ın hikmetinin bir gereğidir. Onlar, senin kavminin kâfirleri, onun, Kuranın hakkında derin bir şüphe, huzursuzluk doğuran ve kuşkuya düşüren bir şüphe içindedirler. |
﴾ 45 ﴿