5Neredeyse yukarılarından gökler çatlayacak. Allah'ın azametinden, O'ndan korkularından ve tazimlerinden neredeyse gökler çatlayacak. Bu husus şu âyet-i kerimede de dile getirilmiştir: ”Eğer Biz bu Kur'an'ı bir dağa indirseydik muhakkak ki, onu Allah korkusundan baş eğerek parça parça olmuş görürdün..." (Haşr: 21) ”Yukarılarından" ifadesi, göklerin çatlama noktasının o göklerin yukarısı cihetinden başlayarak onun altındaki tabakalara doğru devanı etmesini ifade eder. Burada söz konusu ifadenin özellikle getirilmesi mucizelerin en büyüğünün ve Allahu teâlâ'nın azametine, celâline en çok delâlet eden mucizenin gösterilen o yönden geliyor olmasından dolayıdır. O büyük mucizeler arştan, kürsîden, arşın etrafında tesbih, tahmîd, tekbir ve tehlilde bulunan meleklerin saflarından gelmektedir ve ayrıca o yönden mahiyetini ancak Allahu teâlâ'nın bildiği O'nun en büyük hükümranlığının izleri oradadır. Uygun olanı göklerin çatlamasının önce göklerin en yukarısından başlayarak bu yönden olmasıdır. Sonra semalar peşpeşe çatkıya çatlaya en aşağı tabakaya sıranın gelmesi gökte ne kadar sema varsa hepsinin birbirinin üstüne düşmesidir. Bazı âlimlere göre âyetin manası; gökler müşriklerin Yüce Allah'ın oğlu olduğu iddialarından dolayı neredeyse çatlayacaktır. Bu yaklaşımı Meryem süresindeki şu âyet-i kerime desteklemektedir: ”Bundan dolayı neredeyse gökler çatlayacak, yer yarılacak, dağlar yıkılıp düşecektir. Rahmana çocuk isnadında bulunmaları yüzünden." (Meryem: 90-91) Yukarıdaki âyette özellikle göklerin çatlayacağının ifade edilmesi, semaların alt tabakadan itibaren de haydi haydi çatlayacağına işaret etmek içindir. Çünkü yeryüzünde müşriklerin ağızlarından çıkan Yüce Allah'a çirkin saldırı semaları yukarıdan çatlattığına göre, bunları en alt tabakadan da haydi haydi çatlatır. Bazı âlimlere göre semanın yukarıdan çatlaması oradan azabın inmesi içindir. Melekler de Rablerini hamd ile tesbih ediyorlar Allahu teâlâ'yı kendisine lâyık olmayan şirkten, çocuk isnadından ve diğer cisimlerin sıfatlarından hamdederek tenzih ediyorlar ve yerdekiler için mü'minlere şefaat için mağfiret diliyorlar. Bu tefsiri ”Arşı yüklenen ve bir de onun çevresinde bulunanlar Rablerini hamd ile tesbih ederler, O'na iman ederler, müminlerin de bağışlanmasını isterler..." (Mü'min: 7) âyet-i kerimesi desteklemektedir. Bu sûrenin anlamı mutlak olan bu âyeti, Mü'min süresindeki mukayyed olan âyete hamledilir, bir başka ifadeyle o âyetin manası gibi anlaşılır. Ya da mü'min ve kâfir için bağışlanmalarına yol açacak şefaat, ilham ve tâata yaklaştıracak vesileleri hazırlama gibi bağışlanmalarına vesile olacak çabayı göstererek onlar için mağfiret diliyorlar. Kâfirin iman etmesine, fasıkın tevbe etmesine tamah ederek cezalarının geri ertelenmesi duasında bulunuyorlar. Bu yaklaşım meleklerin bir başka yönden kâfirlere lanet etmesiyle çelişmez. Nitekim meleklerin kâfirlere lanet ettiklerini Bakara sûresinin şu âyetinde görmekteyiz: ”(Âyetlerimizi) inkâr etmiş ve kâfir olarak ölmüşlere gelince işte Allah'ın, meleklerin ve tüm insanların laneti onların üzerinedir." (Bakara: 161) Bir hadis-i şerifte Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurur: ”Orada dört parmak büyüklüğünde bir yer yoktur ki, bir melek alnını koyup Allah'a secde etmiş olmasın."(1) Onlar, Rablerine hamd ederler ve yerdekiler için mağfiret dilerler. Bu ifade gösteriyor ki, âyet-i kerimede meleklerden maksat, bütün semalardaki meleklerin hepsidir. 1- Bu ifade Buhârî ve Tirmizî'nin tahric ettikleri hadisin bir parçasıdır. Hadis-i şerif şu ifadelerle başlar: ”Eğer sizler benim bildiklerimi bilseydiniz az güler, çok ağlardınız..." Bkz. Câmiu'l-Usûl, 4/13. ; Mukâtil'e göre bu melekler, hamele-i arş (arşı taşıyan melekler) dir. Mukâtil’in bu tefsiri yaparken dayandığı delil Mü'min Sûresi'nin baş tarafındaki şu âyet-i kerimedir: ”Arşı yüklenen ve bir de onun çevresinde bulunanlar (melekler) Rablerini hamd ile tesbih ederler, O'na iman ederler, mü'minlerin de bağışlanmasını isterler. ” (Mü'min: 7) Bizce Mü'min süresindeki âyette iman edenler için arşın meleklerinin mağfiret dileyen melek olarak özellikle ifade edilmeleri, diğer meleklerin de mağfiret dilemeleriyle çelişmez. Çünkü bu sûredeki âyet-i kerime bütün melekler hakkında ve onların mağfiret dilemeleri hususunda mutlak bir âyet-i kerimedir. İyi bilin ki, Allah kendisine yönelenlerin günahlarını çok bağışlayan, çok merhamet edendir. Allahü teâlâ onlara cennetini ve yakınlığını nasip edecek kadar rahmet sahibidir. Rahmetiyle Ademoğullarının bu kadar çok isyanı olmasına rağmen onlar için meleklerine mağfiret dilemelerini emretmektedir. Şirki ve büyük günahları işleyen kâfirlere her ne kadar âhirette azab etmek istese de bu dünyada azıklarını kesmemekte, sıhhatlerine ve dünyadan faydalanmalarına engel olmamaktadır. Acizane diyebiliriz ki,: Melekler her ne kadar mü'minler için mağfiret diliyorlarsa da mü'minler de onlara selâm vermektedirler. Namazda her teşehhüdde ”esselâmü aleynâ ve alâ ibâdillâhi's-sâlihîn" demekteyiz. Çünkü melekler, Yüce Allah'ın kendilerine emrettiğine karşı gelmezler ve kendilerine emrolunanı yaparlar. O halde asıl minnet her halükârda Yüce Allah'adır. |
﴾ 5 ﴿