8Allah dileseydi onları dünyada bir tek millet, hidayete ermiş, ya da sapıklığa düşmüş bir tek fırka ve cemaat yapardı. Âyet metninde yer alan ”onlar" zamiri, daha önceki âyette ”iki fırka" şeklinde işaret olunan bütün insanlardır. Fakat O, dilediğini rahmetine ve cennetine kavuşturur. Dilediğini de azabına ve intikamına çarptırır. Allahu teâlâ'nın, gerek cennete ve gerek cehenneme koyma dilemesi her iki zümrenin bunu hak etmesine tabidir. Rahmetin ve azabın farklı oluşunun zorunlu sonucu her iki yere girenlerin hallerinin de farklı olmasını gerektirir. Allahu teâlâ bütün insanları bir tek ümmet yapmayı dikmemiştir. Tam tersine onları iki fırka yapmıştır. Zalimlerin, müşriklerin ise işlerini üstlenecek, kendilerine fayda ve menfaat sağlayacak hiçbir dostu ve kendilerinden azabı savacak ve onları azaptan kurtaracak yardımcısı yoktur. Burada işaret olunuyor ki, azaba konuluş, Yüce Allah'ın tarafından değil, buna girenlerin kötü tercihleri gereğidir. Yüce Allah âyetin az öncesinde: ”O, dilediğini rahmetine kavuşturur" buyururken bunun tam karşıtı olarak ”Dilediğini de azabına koyar" demiyor. Tam tersine bu ifadeyi bir yana bırakıp ”Zalimlerin ise hiçbir dostu ve yardımcısı yoktur," buyuruyor. Böylece tehditte mübalâğa unsuru canlandırılmış oluyor. Çünkü zalimlerin dostlarının olmayacağının ve kendilerine gelecek azabı savuşturacak bir yardımcılarının bulunmayacağının vurgulanması gösteriyor ki, onların azapta olacakları, malum ve bitirilmiş bir iştir. Öte yandan rahmet açısından aslî sebep zikrediliyor ve böylece insanların şükretmeye çaba göstermeleri hedefleniyor. Azap açısından ise zahirî sebep zikredilerek insanların inkârdan kaçınmaları sağlanmış oluyor. |
﴾ 8 ﴿