6İşte sana gerçek olarak Cebrail vasıtası ile okuduğumuz bunlar, sûrenin başından beri okuduğumuz Kur'an âyetleri, kâinatın yaratılışına dair alâmetlere ve delillere işaret eden Allah'ın âyetleridir. "Bunlar" şeklinde tercüme edilen" tilke" kelimesinin yukarıda zikredilen delillere işaret etmesi mümkündür. Buna göre mana şöyle olur: Yüce Allah'ın Vallığına, birliğine, kudretine, ilimine ve hikmetine işaret eden bu delilleri sana okuyoruz. Yani onlara delâlet eden ilâhî nazmı okuyoruz. Artık Allah'tan ve O'nun âyetlerinden sonra âyette önce Allahü teâlâ 'nın adının zikredilmesi O'na tazim içindir. Arapçada buna benzer örnekler vardır. Meselâ: Zeyd ve onun cömertliği hoşuma gitti, şeklinde kurulan cümlede asıl maksat, Zeyd'in cömertliği hoşuma gitti, demektir. Ancak isminin açıkça zikredilmesi ona saygı içindir. Bir örnek de âyetten vermek gerekirse: ”Bilin ki ganimet olarak aldığınız herhangi bir şeyin beşte biri Allah'a, Rasûlü'ne, onun akrabalarına...aittir." (Enfâl: 41) Bu âyette de Yüce Allah'ın isminin zikredilmiş olması tıpkı yukarıdaki gibi O'na tazim içindir. Hangi söze ve hangi habere inanacaklar? Yani semavî kitapların arasında Kur'an-ı Kerim, muciz ve gözkamaştırıcı bir kitaptır. Bu kitaba inanmadıklarına göre ondan sonra hangi kitaba inanacaklardır? Yani bu kitaptan başka bir kitaba inanmazlar. Bazıları demişlerdir ki; âyetin mânâsı şudur: Kur'an Yüce Allah'ın en son kitabı, Hazret-i Muhammed de peygamberlerinin sonuncusudur. Eğer ona iman etmezlerse, Kur'andan sonra bir başka kitap ve bir başka peygamber gelmeyeceğine göre hangi kitaba inanacaklardır? Bu âyeti kerimede işaret ediliyor ki, imanın kalbte doğması, ancak Allah'ın yardımıyla, onu kalblerde yazması ile ve müminlere delilleri işaretleri göstermesi ile mümkündür. Eğer bunlar olmayacak olursa mantıkî ve aklî bir takım delillerle imanın kalbte doğması mümkün değildir. İbn Abbas'ın rivayet ettiğine göre Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) sahabelere sorar: ”Mahlukatın içinde imam en hayret verici olan size göre kimdir?" Sahabe cevap verir: ”Meleklerdir." Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): ”Melekler her şeyi açık seçik gördüklerine göre neden iman etmesinler?" Sahabe: ”Peygamberlerdir" der. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): ”Peygamberlere Cebrail gökten emirleri indirip dururken nasıl olurda iman etmezler?" Sahabe: ”O halde senin sahabelerindir," derler. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): ”Sahabelerim bunca gördükleri gerçekler dururken nasıl olur da iman etmezler? Bence imanı en hayret uyandıran insanlar benden sonra gelip beni görmedikleri halde bana iman eden, beni görmedikleri halde tasdik eden kimselerdir. İşte onlar benim kardeşler imdir," buyurur.(1) Bu hadisi şerifte işaret olunuyor ki kalpte doğan bir takım delil ve şahitlere dayalı olan iman dış dünyadaki bazı delillere dayalı olan imandan daha üstündür. Her birinin makamı ve mertebesine göre bir üstünlüğü vardır. İman ve tevhid ehli mutlak olarak bağışlanmıştır. |
﴾ 6 ﴿