3

Bu amellerin iptali, günahların örtülmesi ve durumların düzeltilmesi,

inkarcıların bâtıla, şeytana

uymaları, küfür ve imandan yüz çevirmeleri;

iman edenlerin ise Rablerinden gelen hakka uymaları Kitap'a inanmaları ve sâlih amel işlemeleri

sebebiyledir. Allah insanlara misallerini işte böyle eşsiz bir güzellikle

anlatır. Yani her iki gurubun hallerini, dikkate değer özelliklerini -ki onlar; öncekilerin bâtıla uymaları, mahrumiyet ve hüsranları, sonrakilerin de hakka uyup kurtulmalarıdır- anlatır. Bir hadiste şöyle büyütülmüştür: ”Allah'ım bize hakkı hak olarak göster ve ona uymayı ihsan et. Bâtılı bâtıl olarak göster ve ondan kaçınmayı nasîbet." (1)

1- Bu: Kendisiyle duâ edilmesi müstehap olan, Rasûlüllah'tan gelen dualardandır. İbnü'l-Esîr Câmiu'l-Usûlün dördüncü cildinde, Hazret-i Peygamber'in hadislerindeki duaları toplamıştır. O esere Bkz. 4/138.

"Hak" kelimesine birkaç değişik mana verilmiştir. Bunlar:

1- Bir şeyi, hikmetin gereğine uygun olarak yaratan. Bu anlamdan dolayı, Allahü teâlâ  hakkında, ”hüve'l-hak- O haktır" denilmiştir.

2- Hikmetin gereğine uygun olarak bulunan, yaratılan şey. Bu anlamda olmak üzere, ”Allah'ın tüm yaptıkları haktır," denilir. ”Ölüm haktır, öldükten sonra dirilmek haktır," gibi sözlerimiz de bu manadadır. Tüm varlıklar, bu terim altına girerler. Çünkü Allah'ın yaptıklarında abes bulunamaz. Bazı şeylerin ”bâtıl" oluşu, hakiki değil, izafîdir. Şeytan bile böyledir.

3- Kendi içerisinde tutarlı olan bir şey hakkındaki inanca da, hak denilir. ”Falanın öldükten sonra dirilmeye, sevap, ceza, cennet, cehenneme dair inancı haktır," dediğimizde bu manada kullanmış oluruz.

4- Gerektiği gibi olan. Olması gereken vakitte gerektiği gibi bulunan söz ve hareket haktır. ”Sözün haktır, yaptığın haktır," gibi sözler bu kabildendir.

Bâtıl, bütün bu manalarda hakkın zıttıdır. İman haktır. Çünkü Allah'ın emrettiği şeylerdendir. Küfür bâtıldır. Çünkü Allah'ın yasakladığı şeylerdendir. Tüm sâlih amelleri ve yasaklan buna kıyaslayınız.

İman: Allah'a kesinlikle ortak koşmamaktır.

Sâlih amel: Sırf Allah için olan ameldir. Büyükler, tüm güçlerini buna sarfederlerdi. Çünkü Allah'ın rızasına uygun olan şey, dünya ve âhiret saadetinin anahtarıdır.

Hazret-i Mûsa: ”Yâ Rabbi! En âciz kul kimdir?" diye sormuş. Cenabı Hak şu karşılığı vermiştir: ”Amel etmeden cenneti, duâ etmeden rızkı isteyendir." Hazret-i Mûsa devamla: ”Hangi kulun en cimridir?" diye sorunca Allah: ”Yedirme gücü olduğu halde, isteyene yedirmeyen, din kardeşine selâmı kıskanandır," buyurmuştur.

İnfâk etmek ve yedirmek ancak Allah'ın rızası isteğiyle olursa muteberdir. Bilindiği gibi Kureyşliler, Bedir Savaşı'nda askerlerine yemek yedirdiler. Ama bunun bir faydası yoktur. Çünkü o, Allah yolunda değil, şeytanın yolundaydı. Öyle olunca amelleri boşa gitti. Aynı şekilde, mutlak anlamda, malı sarfetmemek de cimrilik sayılmaz. Cimrilik, hak sahibine malı vermemektir. Nitekim Allah (celle celalühü) bir âyette şöyle buyurmuştur: ”Allah'ın sizi başına diktiği mallarınızı, sefihlere (aklı ermezlere) vermeyiniz..." (Nisa: 5) Bu âyette Allah, insanları, harcamlması gereken yerlerin dışından sakındırmıştır. Hayırda ise israf olmaz.

Bid'atçilerin amelleri de bâtıldır. Çünkü onlar, doğru yoldan sapmışlardır. Onlar yaptıkları şeylerin iyi olduğunu zannetseler de böyledir. Nasıl ki iman, sünnet ve tâat en iyi şeylerse, küfür, bid'at ve isyan da en çirkin şeylerdir. Hak'ka uymak, hak ehline uymakla mümkün olur. Çünkü onlar, hakkı gerçekleştirmekte ve ona yol göstermekte peygamberlerin vârisleridir. Hak ehline uyan, hidayete ermiş, bâtıl ehline uyan da sapılmıştır.

3 ﴿