10

Muhakkak sana biat edenler, Ağacın altında, Kureyş'lilerle savaşmak üzere seninle ahidleşenler. Âyette ahidleşme, ”mubayaa" şeklinde ifadelendirilmiştir. Bu, mâlî mübadeleye, yani malı mala değiştirmeye benzetilerek söylenmiştir. Çünkü bu işlerden her ikisi de karşılıklı bir değişimi içermektedir. Bu biatta Müslümanlar, müşriklerle savaşmak üzere Rasûlüllah'a taat ve sebatı kabullenmişler, Hazret-i Peygamber de onlara sevap ve Allah'ın rızasını vaadetmiştir.

Ensardan bazıları Akabe biatında: ”Konuş ya Rasûlüllah! Kendin ve Rabbin için istediğini al," dediler. Buna karşı Rasûlüllah: ”Rabbim için, O'na ibadet etmenizi ve hiçbir şeyi kendisine eş koşmamanızı; kendim için de, canlarınızı, oğullarınızı ve karılarınızı savunduğunuz gibi beni savunmanızı şart koşuyorum," buyurdu. İbn Revâha: ”Bunu yaparsak bize ne var?" dedi. Rasûlüllah: ”Sizin için cennet var," karşılığını verdi. Bunun üzerine Ensar: ”Satış kâr etti. Artık biz bu satışı bozmayız ve bozulmasına razı olmayız," dediler.

Ancak Allah'a biat etmiş olurlar. Yani sana biat edenler, Allah'a biat etmiş gibidirler. Sanki onlar canlarını cennet karşılığında Allah'a satmışlardır. Nitekim bir âyette Allahü teâlâ  şöyle buyurmaktadır: ”Allah müminlerden mallarını ve canlarını onlara cenneti (vermek) karşılığında satın almıştır. ” (Tevbe: 111) Çünkü Rasûlüllah'a biat etmekten maksat, Allah'ın rızasıdır, O'nun emir ve yasaklarına uyacaklarına dair verdikleri sözü kuvvetlendirmedir.

Allah'ın eli onların elleri üzerindedir. Yani sanki biat anında Allah'ın eli onların elleri üzerindedir. Te'kidde mübalağa için, benzetme edatı hazfedilrniştir. Burada ”el"in anılması, biat esnasında Müslümanların Hazret-i Peygamber'in elini tutmuş olmalarından dolayıdır. Çünkü Araplar sözleşme ve ahidlcşmelerde böyle yaparlardı.

Bu ifadede mü'minlerin ellerinin üstünde olan Rasûlüllah'ın elini tazim vardır. Zira onun eli, Allah'ın eli şeklinde ifadelendirilmiştir. Nitekim, Hazret-i Peygamber orada olmayan Hazret-i Osman için, biat ettiği zaman onun şanını yüceltmek için, kendi sağ elini sol elinin üstüne koymuştur. Çünkü Rasûlüllah'ın eli Hazret-i Osman'ın yerine konulmuştur. Bu yüce mevkiye ashab içinden, başka hiç kimse ulaşamamıştır. Bu olayda Hazret-i Osman'ın bulunmaması, kendisi için bulunmasından daha hayırlı olmuştur. Şu kudsi hadis bunu desteklemektedir: ”Kulum Bana nafilelerle yaklaşmaya devam eder. Nihayet Ben onu severim. Onu sevdiğimde de işittiği kulağı, tuttuğu eli olurum." (2)

Âyetin anlamı: ”Allah'ın kuvveti ve yardımı, onların kuvvet ve yardımlarının üstündedir," şeklinde de anlaşılmıştır. (3)

Sanki şöyle denilmiştir: Ey Rasûlüm Muhammed! Allah'ın sana olan yardımına güven. Ashabının yardımına ve sana yardım ve sebat konusundaki biati arına değil.

Kimi âlimler de ”el"in iki yerde ihsan ve iyilik anlamında olduğunu, buna göre âyetin: ”Allah'ın imana ve Rıdvan biatına hidayet konusunda olan nimeti, onların yaptıkları biattan daha üstündür," mânâsına geldiğini söylerler. Nitekim bir âyette şöyle buyurulmaktadır: ”Aksine sizi imana muvaffak kıldığı için Allah sizi minnet altında bırakır." (Hucurât: 17)

Süddî'de şöyle der: ”Onlar Rasûlüllah'ın elini alıp ona biat ederler. Allah'ın eli, yani bu biati bozulmaktan koruması da onların ellerini üstündedir. Nitekim iki kişi alım satım akdi yapmak için birbirlerine ellerini uzattıkları zaman üçüncü birisi aralarına girer ve elini onların elleri üzerine koyup, akid tamam oluncaya kadar ellerini tutmaya devam eder. Taraflardan birisinin elini kendine çekipde akid tamamlanmadan ayrılmasına engel olur, İşte üçüncü şahsın elini öbürlerinin elleri üzerine koyması, bu satım sözleşmesini korumaya sebep olur. Bunun için Allahü teâlâ : Allah'ın eli onların elleri üzerindedir,' buyurmuştur. Yani onları korur ve aracının alış veriş yapanların sözleşmeyi bozmalarını engellediği gibi biat edenlerin biati bozmalarım engeller."

O halde kim ahdi bozarsa ancak kendi aleyhine bozmuş olur.

"Ahdi bozmak" diye terecme ettiğimiz ”neks" kelimesi, aslında ip ve benzeri bir şeyi çözmek anlamındadır. Ahdi bozmak anlamında istiare yoluyla kullanılmıştır. Yani: Kim ahdini ve biatini bozar, onun kesinliğini ve sağlamlığım yok ederse zararı kendisine döner. Çünük ahdi bozan başkası değil, kendisidir.

Kim de Allah'a verdiği ahde vefa gösterirse Allah ona büyük bir ecir verecektir. O ecir, cennet, cennette Allah'ın rızası ve O'nun cemalini görmektir. Ahdi bozmaktan maksadın, başlangıçda ahid yapmamak ve yapıldıktan sonra bozmak olması da muhtemeldir. Câbir (radıyallahü anh)'den rivayet edilen şu haber bu anlayışı desteklemektir: ”Biz Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'la ağacın altında, ölümüne ve kaçmamak üzere, Rıdvan biatini yaptık. İçimizden sadece Cidd b. Kays bîat etmedi. O, münafıktı. Devesinin koltuğu altına gizlendi, biata çağrıldığında insanlarla birlikte yürümedi."

Abdurrahman b. Avf b. Mâlik el-Eşcaî (radıyallahü anh) şöyle der: ”Biz, yedi veya sekiz ya da dokuz kişi Rasûlüllah'ın yanında idik. ”Rasûlüllah'a biat etmiyor musunuz?" buyurdu. Biz ona daha yeni biat etmiştik. ”Ya Rasûlüllah! Biz sana biat etmiştik," dedik. Efendimiz tekrar: ”Rasûlüllah'a biat etmiyor musunuz?" dedi. Bunun üzerine ellerimizi uzatıp: ”Sana ne üzere biat edeceğiz?" dedik. ”Allah'a kulluk etmeye, O'na hiç bir şeyi ortak koşmamaya, beş vakit namazı kılmaya, itaat etmeye -bu arada bir kelimeyi gizlice söyledi- ve insanlardan istememeye," dedi. Bilâhare o gruptan bazılarını gördüm; birisinin kamçısı düşerdi de kendisine vermesi için kimseden istemezdi.(4)

Ubade b. Sâmit'ten gelen bir rivayet de şöyledir: ”Babam, babasından naklen şöyle haber verdi: Rasûlüllah'a darlıkta ve bollukta, hoşlandığımız ve hoşlanmadığımız her şeyde tam itaat etmek, işlerde mücadele etmemek, nerede olursak olalım hakkı söylemek ve Allah yolunda kınayanın kınamasından korkmamak üzere biat ettik."(5)

Biat, el tutmak suretiyle olur. Bu, erkeklere nisbetledir, kadınlara değil. Çünkü bir rivayette şöyle denilmektedir: ”Kadınlar Resûlülahin yanında toplandılar ve el tutarak ona ahid yapmak istediler. Hazret-i Peygamber: ”Ben kadınlarla tokalaşmam. Ama benim bir kadına sözüm yüz kadına sözüm gibidir, buyurdu ve onlara sözle biat etti." (6)

Akabe gecesinde yetmiş iki erkek ve iki kadın Rasûlüllah'a biat ettiler. Kadınlarla biatta tokalaşılmadı. Onlar elini tutmak isteyince buna mani oldu ve: ”Gidiniz, sizinle biat ettim" dedi.

Bir hadiste: ”Hacer-i esved yer yüzünde Allah'ın sağ elidir, ” buyurulmaktadır. (7)

Diğer bir rivayet şu şekildedir: ”Kabe'nin rüknü, Allah'ın yer yüzündeki sağ elidir. Onunla, sizden birinizin kardeşiyle tokalaştığı gibi, kullarıyla tokalaşır. ”

es-Sehâvî şöyle der: ”Hacca ve umreye giden kişi için Hacer-i esvedi öpmek gerekince, o sanki kralın eli gibi olur. En yüce örnek Allah içindir. Aynı şekilde, kral kendisiyle tokalaşana hediye ve ahid verdiği gibi Hacerü'l-esved'e dokunana da Allah katında ahid vardır."

10 ﴿