12

Ey geride kalmış olanlar!

Aslında siz, Rasûlüllah'ın ve onunla birlikte olan ve sayıları bin dört yüz olan

mü'minlerin, müşrikler tümüyle köklerini kazıyıp da

ailelerine bir daha asla dönmeyeceklerini sanmıştınız. Onlarla birlikte olduğunuz taktirde, onların başına gelenin sizinde başınıza geleceğinden korkmuştunuz. İşte sizin geri kalmanız, ileri sürdüğünüz asılsız mazeretlerden dolayı değil, bundan dolayı idi.

Bu sizin gönüllerinize hoş göründü de yani onu kabullendiniz, onları umursamadan kendi durumunuzla ilgilendiniz.

Kötü zanda bulundunuz. Bu zandan maksat, ya önceki zandır. Onları kötülemek ve kötülüklerini tescil etmek için tekrarlanmıştır. Çünkü aksi halde, bir şeyin yine kendisine atfedilmesi olur. Ya da önceki ve başkası tüm kötü zanlara şamildir. Rasûlüllah'ın peygamberliğinin sahih olamadığı yolundaki zan da bu cümledendir. Çünkü onun sıhhatine kesin inanan kişi, onun öldürülmesi v.s. gibi düşüncelerin yanına yaklaşmaz. Zannı bu şekilde genellendirdiğimiz zaman, tekrar endişesi kalmaz.

Ve helake mahkum bir topluluk oldunuz. Yani Allah'ın azabına ve gazabına müstehak oldunuz. Buna göre âyetteki ”bur" helak olan anlamında ”bâir" kelimesinin çoğuludur. Ya da âyetin mânâsı; siz içiniz ve kalbiniz bozulmuş bir topluluk oldunuz, şeklinde olur.

Müfredat'da denir ki: ”Bevâr, aşırı kesâd manasınadır. Aşırı kesâd, fesada yani bozulmaya götürünce, 'bevâr', helak anlamında kullanılmıştır.

Âyetin bu bölümü işaret ediyor ki, savaşta öleceğini veya yaralanacağını ya da istemediği bir musibetle karşı karşıya geleceğini zanneden ve bu yüzden savaştan geri duran kişi helak olmuştur. Şeytan onun gönlünü istila etmiş, ona şehitler için hazırlanan âhiret hayatını tercih etmesin diye dünya hayatını süslü göstermiştir.

12 ﴿