16

Bedevilerden geride kalmış olanlara de ki: Allah onları tekrar tekrar kınamak için aynı adla anmıştır. Şüphesiz Rasûlüllah'ın sohbetinden geri durmak en büyük kabahattir.

'Siz yakında çok kuvvetli yani savaşta güçlü

bir kavme karşı savaşmaya çağrılacaksınız. Bu kavim, yalancı Müseyleme'nin kavmi olan Benû Hanife'dir. Ya da maksat, onlar ve dinden çıkan diğer kavimler veya müşriklerdir.

Ya onlarla savaşırsınız, ya da Müslüman olurlar. Bu, mukadder bir soruya cevaptır. Sanki: ”Niçin çağrılacağız?" diye bir soru sorulmuş ve: ”Bu iki şeyden yani savaşmak veya Müslüman olmalarından birisi için" denilmiştir. Arap müşrikler ve mürtedlerin dışındakiler ise, Müslüman olduklarında olduğu gibi, cizye vermeyi kabul ettiklerinde de savaştan kurtulurlar. O halde âyetteki ”çok kuvvetli kavim" den maksat, mürtedler ve ister Araplardan olsun ister yabancılardan, müşriklerdir. Çünkü anılan bu iki zümrenin dışındakiler için -ki onlar ehl-i kitap ve mecûsîlerdir- olan hüküm farklıdır. Onlarla Müslüman oluncaya kadar savaşılacak diye bir hüküm yoktur. Aksine onlardan cizye kabul edilir. Mürtedler, Arap ve acem müşrikler ise bunun hilâfınadır. Onlardan cizye kabul edilmez. Ancak bu görüş, İmam Şâfî'ye aittir.

Ebû Hânife'ye göre ise: Arap olmayan müşriklerden de, ehl-i kitap ve mecûsîlerden olduğu gibi cizye alınabilir. Müslüman olmaları veya savaşmaları dışında bir yol olmayanlar Ebû Hânife'ye göre Arapların müşrikleri ve mürted (dinden çıkan kimse)lerdir.

Âyet, Hazret-i Ebû Bekir'in halifeliğine delildir. Çünkü bu geride kalanları kuvvetli bir kavimle savaşmaya sadece Hazret-i Ebû Bekir davet etmiş, başka hiç bir halife davet etmemiştir. Allah bir kişiye kendine itaati vacip kılmışsa, o, gerçek anlamda imam (halife) olur. O halde Hazret-i Ebû Bekir gerçek imamdır.

Kuvvetli kavimlerden maksadın, İranlılar ve Romalılar olduğunu söyleyenler de olmuştur. O zaman 'Müslüman olmalarından ” maksat, boyun eğmeleridir. Çünkü Romalılar Hristiyan, İranlılar Mecûsî idiler. Dolayısıyla onlardan cizye kabul edilmesi caizdir. Bu anlayışa göre âyet, Hazret-i Ömer'in halifeliğine delil olur. Çünkü anılan ülkelerle savaşan ve insanları onlarla savaşmaya çağıran Hazret-i Ömer'dir.

Eğer itaat ederseniz Allah size güzel bir mükâfat verir. O mükâfat, dünyada ganimet, âhirette cennettir.

Ama önceden Hudeybiye'de

döndüğünüz gibi dönerseniz, davetten yüz çevirirseniz

sizi acı verici bir azapla cezalandırır.' Çünkü suçunuz katlanmış olmaktadır.

Sözlerin gelişinden anlaşılıyor ki: Rasûlüllah (aleyhisselâm) onlara: ”Bizim peşimizden gelemezsiniz" buyurduktan sonra, onlardan nifaktan dönenlerin tevbelerini kabul edildiğinin belirtilmesine ihtiyaç vardır. İşte Allahü teâlâ  Rasûlüllah'ın vefatından sonra, onları kuvvet sahibi bir kavimle savaşmaya davet edileceklerini belirtmek suretiyle, tevbe edenin tevbesinin kabul edileceğine işaret buyurulmuştur. Onlardan kim, o günün halifesinin davetine uyar ve düşmana karşı savaşırsa onun tevbesi kabul edilir ve ona güzel ecir verilir. Eğer bu imtihan olmasaydı, onlar nifaklarına devam ederlerdi.

16 ﴿