17Onlar İslâm'a girmelerini senin başına kakıyorlar. Yani Müslüman oluşlarını sana bir minnet sayıyorlar. Âyet-i kerîmede geçen ”minnet" kelimesi, kesmek anlamındaki ”menn" kelimesinden türemiştir. Bununla kastedilen: İhtiyaç sahiplerinin bir karşılık vermesini beklemeden, onun ihtiyaçlarını kesmek (gidermek) tir. Râğıb şöyle demektedir: ”Minnet, bol nimettir. Bu, iki açıdan söz konusudur: 1- Fiilen olur. O zaman, ”falana minnet etti yani ona bol nimet verdi" denilir. ”...Allah müminlere büyük nimet verdi..." (Âl-i İmrân: 164) âyeti bu anlamdadır. Bu mânâ gerçekte sadece Allah'a hastır. 2- Sözle olur. Bu, insanlar arasında çirkin görülür. Bundan dolayı, ”Minnet (başa kakma) iyiliği yıkar" denilmiştir. Ancak nankörlük yapana söylenirse çirkin görülmez. Nankörlük yapıldığında, minnet iyi olduğu için, ”nankörlük edildiği zaman, minnet (başa kakma) iyi olur" denilmiştir. Bu âyetteki, ”sana minnet ediyorlar (senin başına kakıyorlar)" ifadesinde minnet, onlardan sözledir. Allah'ın onlara minneti ise fiilledir. O da Allah'ın onlara hidayetidir." De ki: 'Müslüman oluşunuzu benim başıma kakmayın. Müslümanlığınızı, bana bir minnet saymayın. Aksine sizi imana erdirdiği için sizin iddianıza göre, ona erdirildiğiniz için Allah sizi minnet altında bırakır. Eğer iman iddianızda doğrıılardansanız... Siz Allah'a karşı minnettarsınız, demektir. Âyetin dizilişinde, o insanlara apaçık bir lütuf vardır. Çünkü onlar, kendilerinin durumunu ”iman" diye adlandırıp, başa kakınca, Allah onun iman olmadığını bildirip, İslâm diye adlandırdı ve: ”Aslında İslâm olan şeyi, iman diyerek senin başına kaktılar," buyurdu. Yani bu, başa kakmaya değer bir şey değildir. Çünkü şer'an bir değeri yoktur, o gibi şeyler nimet sayılmaz. Aksine eğer onların iman iddiaları gerçek olsaydı, ona erdirdiği için, onlar üzerinde Allah'ın minneti söz konusu olurdu. |
﴾ 17 ﴿