12Şimdi siz, gördüğü şey konusunda onunla tartışacak mısınız? Onun, Cebrail'in şeklini doğrudan gördüğü konusunda Hazret-i Muhammedi yalanlayıp, onunla mücadele mi edeceksiniz? Bu soruya sebep şudur: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Cebrail'i gördüğünü Mekke'lilere haber verince, şaşırdılar ve onu inkâr ettiler. Âyetteki ”tümârûne" fiilinin mastarı olan ”mümârât" ve ”mira"' bâtıl yere mücadele etmek anlamındadır. Bazı âlimler, sekizinci âyetteki, ”yaklaştı" fiili ve sonraki fiillerdeki, fail zamirinin, Allah'a râcî olduğunu söylemektedirler. Keşfu'l-Esrâr'da, Allah'ın kula yakınlığının şu iki şekilde olduğu belirtilmektedir: 1. Duasını kabul etmek, arzu ettiğini vermek ve derecesini yükseltmek. Şüphesiz Ben çok yakınım, Bana duâ ettiği zaman, duâ edenin isteğini karşılarım." (Bakara: 186) âyeti bu anlamdadır. 2. Yukarıdakilerin hiçbirisi değil, gerçek yakınlıktır. Üzerinde durduğumuz sûredeki ”yaklaştı da yaklaştı" âyeti de buna işaret etmektedir. Yani âyetin anlamı şudur: Sonra Rabbü'l-izze Cebbar olan Allah o kadar yaklaştı ki, Hazret-i Peygamberle sanki iki yay gibi hatta daha yakın oldu. Allahü teâlâ 'nın yaklaşması, O'nun her gecenin son üçte birinde dünya semasına inmesi gibi olmuştur. Kâdi Ebu'l-Fald, Şifâ adlı eserinde şöyle demektedir: ”Yakınlığın Allah'a izafesi, zaman veya yer açısından değildir. Hazret-i Peygamber'in Rabbine yakınlığı; ancak onun makamının yüceliğini, derecesinin şerefini, bilgi nurlarının aydınlatmasını; Allah'ın kudret ve gaybet sırlarını gördüğünü, Allah'ın kendisine olan iyilik, ihsan, ikram ve dostluğunu açıklamaktır." (3) 3- etmektedir. Rasûlüllah'ın, başka bir defa gördüğü, Tirmîzî'deki şu sahîh hadisin delâleti ile bilinmektedir ki, Cebrail'dir: ”Rasûlüllah Cebrail'i melek suretinde iki kez gördü; bir kez yeryüzünde, bir kez Sidretü'l-Müntehâ'da." Eğer maksat Allah olsa idi, onu iki kez görmesi sahih olmazdı. Bkz. Camiu'l-Usûl; 2/369. Bilinmelidir ki: Eğer görülen Cebrail'in sureti ise, görmek, gözle görmektir. Ama eğer -bazılarının dedikleri gibi- Allah ise Rasûlüllah'ın, İsrâ gecesinde Allah'ı, kalbi ile mi yoksa baş gözü ile mi gördüğü konusunda âlimler ihtilâf etmişlerdir. Bazıları, Rasûlüllah'ın görme duyusunun kalbine verildiği ve kalbi ile gördüğünü söylerler. Buna göre mana: ”Kalp, kalbin gördüğünü yalanlamadı," şeklinde olur. Yani, kalbi ona: ”Gördüğün şeytanî bir görüntüdür, Rabbini görmek senin haddin değildir," demedi, aksine gönlü ile gördüğünün hak ve gerçek olduğuna kesinlikle inandı. Bazı âlimler ise Rasûlüllah'ın, Allah'ı gerçek gözü ile gördüğünü söylemişlerdir. Hazret-i Peygamber'in şu hadisleri buna delil gösterilmektedir: ”Allahü teâlâ Mûsa'ya sözü, hana da görmeyi verdi.", ”Ben Rahhimi en güzel şekilde gördüm. ”(4) 4- Bu hadiste kastedilen, gerçek anlamda görmek değil, rüyada görmektir. Nitekim sahih bir hadiste: ”Ben Rabbimi en güzel surette gördüm. Bana: Ya Muhammed! Meleklerin ne tartıştığını biliyor musun?" buyurdu. Bkz. ed-Dürru'l-Mensûr: 6/124. Kevâside şöyle denilmektedir: ”Bu, Hazret-i Peygamber'in Allah'ı baş gözü ile görmüş olmasına delil olmaz. Çünkü onun bununla, Allah'ı başkalarından daha fazla bildiğini ifade için, kalbi ile gördüğünü dilemiş olması caizdir." Ben derim ki: Hadiste görmenin konuşmaya mukabil getirilişi, onun gerçek gözle olduğuna delâlet eder. Çünkü Mûsa (aleyhisselâm) Allah'ı görmeyi istedi, ona izin verilmedi. O halde, Hazret-i Muhammed'in, ona izin verilmeyen şeyle Hazret-i Mûsa'ya üstün kılınması gerekir ki o da gözle görmektir. Âişe (radıyallahü anh) şöyle demiştir: ”Kim, Muhammed (aleyhisselâm)'in, Rabbini gördüğünü söylerse Allah'a karşı en büyük yalanı söylemiştir." Keşfu'l-Esrarda: ”Hazret-i Âişe'nin sözünün Rasûlüllah'ın Allah'ı gördüğünü nefyettiğini, O'nu gördüğünü söyleyen İbn Abbas'ın sözünün ise isbat olduğunu, nefy ile isbat çeliştiğinde isbatın kabul edileceğini söyler. Çünkü bir şeyi kabul etmeyen onu duymadığı için reddeder. Kabul eden ise, gördüğü ve bildiği için kabul eder. Ayrıca Hazret-i Peygamber: ”Ben Rahhimi iki gözümle ve kalbimle gördüm," buyurmuştur."(5) 5- Hadisi Müslim rivayet etti. Müslim'de, (1/158) hadis, Atâ tarikıyla İbn Abbas'tan şöyle varid olmuştur: ”Onu kalbi ile gördü." Yine Müslim, İbni Abbas'tan: ”Onu kalbi ile iki kez gördü" diye rivayet etti. Ebû Zerden yapılan rivayette de Efendimiz, ”Rabbini gördün mü?" sorusuna: ”Onu nur olarak gördüm," cevabını vermiştir. Yani onu başka şekilde değil, sadece nur olarak gördüm. Hadisin: ”Peygamber Rabbini iki gözü ile gördü." rivayetini ise İbn Merdeveyh tahric etti. Ayrıca Tirmîzî -hasen diyerek-, Taberânî ve Beyhakî İbn Abbas'tan: ”Rasûlüllah Rabbini gördü, bu gözle görmektir," diye rivayet eltiler. Görmek konusunda geniş bilgi için bkz. Süyûtî, ed-Dürru'l-Mensûr, 6/124. |
﴾ 12 ﴿