19

Lâtı, Uzza'yı ve üçüncüleri olan öteki Menâfi gördünüz mü? Bunlar, müşriklere ait putlardı. Lât, Taif te ki Sakîf kabilesinin putu idi. Aslı ”Lüveyt" di. Sakîf liler onun etrafında dönüp tavaf ettikleri için bu ismi almıştı. Bu put, bir insan şeklinde idi.

Uzza, ”eaz" kelimesinin müennesidir. Gatafan kabilesinin putudur. O, Gatafanlıların taptığı, ağaçtır. Hazret-i Peygamber, onu kesmek için Halid b. Velid'i gönderdi. Halid: ”Ey Uzza! Seni tesbih etmiyorum, sana küfrediyorum. Allah seni alçalttı," diyerek parçaladı.

Kâmus'tır. ”Uzza, Gatafanlıhırın taptığı bir put veya ağaçtır. Onu ilk edinen, Zâtü ırk'ın üstünde, Büstan'a dokuz mil mesafede Zâlim b. Es'ad'dır. Onun üstüne bir bina yaptı ve Besâ' adını verdi. Orada bir ses duyuyorlardı.

Hazret-i Peygamber Halid b. Velid'i gönderdi ve Hazret-i Halid evi yıktı, ağacı yaktı," denilmektedir.

Menât, Hıızeyl ve Huzâa'ya ait bir kayadır. Kurbanların kanı orada akıtıldığı için bu ad verilmiştir. Mina da kan akıtmak anlamında bu kelimenin türevlerindendir.

İnsânu'l-Uyûn adlı eserde bu putla ilgili olarak şöyle denilmektedir: ”Menât, Evs ve Hazreç kabilelerine ait bir puttur. Menât, te'kid için üçüncü diye nitelenmiştir. Çünkü iki şey üzerine bir özel isim atfedildiği zaman, o üçüncüsüdür. ”Öteki" anlamında ki ”el-uhrâ" kelimesi ile nitelenmesi, onu kötülemek içindir. O, derecesi düşük, geride kalan demektir. Yani, ”alçak, aşağılık Menât" demektir. Çünkü ”uhrâ" kelimesi genelde zayıflar için kullanılır. Nitekim bir âyette: ”Kâlet uhrâhüm li ûlâhüm: sonrakiler öncekiler için... dediler." (A'râf: 38) buyurulmaktadır. Bunun anlamı: ”Zayıflar, reisleri için dediler..." demektir."

Denildiğine göre müşrikler, putları için güzel isimler takmak istediler. Onlardan birisine ”Allah" adını vermek istediler. Ancak dillerinden Lât adı çıkıverdi. Birisine ”Azîz" adını vermek istediler, dillerinden Uzza çıktı. Birisine de ”Mennân" adını vermek istediler ama ona da Menât demek kolay geldi.

Bu konu ile ilgili olarak Râğıb şöyle der: ”Lâtin aslı el-lâh'tır. Sonundaki ”hâ" yı hazfettiler ve Allah'a karşı eksikliğine dikkat çekmek için, sonuna ”tâ" getirerek müennes (dişi) bir kelime haline getirdiler. Böylece onu kendi iddialarınca, Allah'a yaklaşmaya has bir tanrı haline getirdiler."

Süheylî'ye göre ise: ”Lât kelimesi aslında hacılar için (kavut) karan yani keş peyniri veya kuru yoğurtla yağı karıştıran bir adamın adıdır. Her hac mevsiminde halka yemek yediren bu adama Araplar son derece saygı gösteriyorlardı. Adam ölünce, onun kavut kardığı yeri, kurban kesilen bir yer haline getiriler. Sonra, adamın üzerine oturduğu bu kayaya tapmaya başladılar. Onu bir put haline getirdiler ve ona ”Lât" yani sevik karılan yer dediler. Bilinen tefsir ve haberlerde böyle zikredilmektedir." Bu izah, Lât kelimesindeki tayı şeddeli okuyanların kıraatma uygun düşmektedir. Kamus'ta belirtildiğine göre İbn Abbas, İkrime ve bir grup bu şekilde okumuşlardır.

Müşrikler, bu putlara ibadetlerinin yanı sıra: ”Melekler ve bu putlar Allah'ın kızlarıdır" derlerdi. Bu yüzden onları azarlamak ve suçlamak için: ”Gördünüz mü?" denildi. Burada, kastedilen mana şudur: Allah'ın mülkündeki azametinin, kemâlinin, ululuğunun, üstünlüğünün, kudretinin ve emrinin Mele-i âlâda, yerin altında, üstünde ve aralarında geçerliliğini işitmeniz akabinde, bütün zayıflıklarına ve seviyesizliklerine rağmen bu putlara Allah'ın kızları dediniz.

Bazı âlimler şöyle dediler: ”Müşrikler: Melekler Allah'ın kızlarıdırlar. Yine Allah'ın kızları olan cinler de bu putların içine yerleştiler. Ya da, bu putlar, Allah'ın kızları olan meleklerin heykelleridirler, dediler."

19 ﴿