16İman edenlerin, Allah'ı anma ve O'ndan inen gerçek sebebiyle kalplerinin huşu içinde olma zamanı daha gelmedi mi? ”Enâ" fiili, bir şeyin vakti geldi, yaklaştı anlamınadır. ”Huşu" ise, boyun eğmek, yumuşamak demektir. Buna göre âyetin manası: Kalplerinin, Allah'ın zikri için yumuşayacağı, onunla tatmin olacağı, gevşeklik göstermeksizin, süratle emirlerine uyup, yasaklarından kaçınacakları vakit henüz gelmedi mi? Âlimlerden birisi şöyle dedi: ”Şayet burada 'zikir'den maksat Kur'an-ı Kerim değilse anlam şöyle olur: 'Allah anıldığı zaman kalplerinin incelip yumuşama vakti gelmedi mi?' Çünkü Allah'ı zikretmek, kalplerin yumuşaması için bir sebeptir. 'O'ndan inen gerçek', Kur'an-ı Kerim'dir. Kur'an için huşu: Tam olarak O'nun emir ve yasaklarına riayet etmek, içindeki hükümleri yerine getirmek için çabalamaktır. Daha önce zikredilen ve bundan sonra da zikredilecek olan Allah yolunda harcama emri de bu Kur'an hükümlerindendir." Rivayete göre: Mü'minler Mekke döneminde daha gayretliydiler. Medine'ye hicret ettiklerinde rızık ve nimetlere kavuştular ve kalbî hassasiyetlerini biraz kaybettiler. Âyet bunun üzerine nazil oldu. İbn Mes'ûd'dan şöyle rivayet edildi: ”Müslüman olmamızla bu âyetle azarlanmamız arasından sadece dört yıl geçmişti." İbn Abbas (radıyallahü anh)'tan da şöyle nakledildi: ”Allah mü'minlerin gönüllerini biraz yavaşlamış buldu da, Kur'an'ın inmeye başlamasından on üç sene sonra onları kınadı." Hasan-ı Basrî (radıyallahü anh) ise şöyle dedi: ”Onlar Kur'an'ı sizden daha az okudukları halde Allah onların kalplerini gerilemiş buldu. Siz Kur'an'ı çok okumanıza rağmen aranızda ortaya çıkan günahlara bir bakın da halinizi görün." Onlar daha önce kendilerine kitap verilenler gibi olmasınlar. Maksat, kendilerinden kötü şeyler nakledilen Yahudi ve Hıristiyanlar gibi olmaktan sakmdırmaktır. Onların üzerlerinden uzun zaman geçti de kalpleri katılaştı. Onlarla peygamberleri arasında zamanlar, ömürler ve emeller geçti de kendilerine katılık ve duygusuzluk hakim oldu. Tevrat ve İncil'i okuyup dinlediklerinde hasıl olan korku kayboldu. Kalpleri taş gibi hatta daha da katılaştı. ”Kasvet", kalp katılığıdır. Şehvetlere uymakla meydana gelir. Çünkü şehvetle saflık, temizlik bir arada olmaz. Onların çoğu yoldan çıkmış kimselerdir. Dinlerinin hududundan çıkmış, fazla kasvet ve katılık sebebiyle kitaplarındaki şeyleri tümüyle reddetmişlerdir. Buradan da anlaşılıyor ki, işin başında itaat ve huşu olmazsa sonunda bu hal, yoldan çıkmaya götürmektedir. Rivayet edildiğine göre, İsa (aleyhisselâm) şöyle demiştir: ”Allah'ı zikir dışında fazla söz söylemeyin, aksi halde kalpleriniz katılaşır. Çünkü katı kalp Allah'tan uzaktır. Kendinizi efendiler yerine koyup kulların günahlarını gözetmek yerine, kullar yerine koyup kendi günahlarınıza bakın. İnsanlar, hastalar ve sağlıklılar olarak iki kısımdır. Sıkıntılı olanlara acıyın, sıhhatten ötürü de Allah'a hamdedin. ” |
﴾ 16 ﴿