| 7Göklerde ve yerde olanları Allah'ın bildiğini görmüyor musun? Bu ifade. Yüce Allah'ın nereden nereye kadar şahit olduğunun kapsamına ve şümulüne bir delildir. Burada hitap, ya Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'adır, ya da hitab edilmeye elverişli olan herkesedir. Buna göre âyetin mânâsı şöyle olur: Müşahade mertebesinin kesin bilgisi ile Allahü teâlâ 'nın göklerde ve yeryüzünde mevcut ne kadar şey varsa bunları bildiğini bilmiyor musun? Bu mevcut olan şeyler ister yerde ve gökte bulunmak biçiminde mevcut olsun, isterse onların bir parçası şeklinde olsun farketmez. İbn Abbas (radıyallahü anh)'dan rivayet olunduğuna göre bu âyeti kerime, Amr'ın iki oğlu olan Rabîa ve Habîb ile Safvân b. Umeyye hakkında nazil olmuştur. Bunlar bir gün aralarında konuşurlarken içlerinden birisi: ”Ne dersin acaba Allah ne dediğimizi biliyor mu? diye sorar. Ötekisi: ”Bir kısmını bilir" diye cevap verir. Üçüncüleri ise: ”Bir kısmını bilirse tamamını bilir demektir" der. Üçüncünün söylemiş olduğu görüş isabetlidir ve doğru söyler çünkü eşyanın bir kısmını her hangi bir sebep ve araç olmaksızın bilebilen onun tamamını da bilir. Çünkü Yüce Allah'ın her hangi bir ilim ve bilgi aracı kullanmaksızın âlim ve bilgin olması, ilmin ilgileneceği ne kadar mevcut varsa onların tümü açısından geçerlidir. İşte bu konuşmanın üzerine üç kişinin gizli konuştuğu yerde onların dördüncüsü mutlaka O'dur, âyeti nazil olmuştur. Âyette geçen ”necvâ" kelimesi, insanın içinde gizlemiş olduğu sır demektir. Bu kelimenin aslı, insanın çevresine göre yüksekçe bir yerde yalnız kalması demektir. İçinden bir şeyler geçiren kimse, sanki onlara başkası erişemesin ve bilemesin diye insanlardan uzakta yeryüzünün yüksekçe bir tepesinde gibidir. Buna göre âyetin mânâsı şöyle olur: Ve üç kişinin gizli konuştuğu ve birbirlerine sır verdiği yerde onların dördüncüsü mutlaka Allah'tır. Yüce Allah, aralarında konuştukları şeyi bilmesi açısından o üç kişinin arasında dördüncü olmaktadır. Nitekim el-Hüseyin en-Nûrî der ki: ”Allah nefsi ve zatı açısından değil, bilgisi ve hükmü bakımından onların dördüncüsüdür." Beş kişinin gizli konuştuğu yerde onların altıncısı mutlaka O'dur. Yani beş kişinin arasında meydana gelen olayı bilme açısından Yüce Allah onların altıncısı olur. Burada beş ve altı sayısının özel olarak zikredilmesi, âyetin inmesine sebep olan olayın özelliğinden dolayıdır. Çünkü gizli bir şeyler konuşmak için bir araya gelen münafıklar, bazen üç, bazen beş kişi olurlardı. Burada denilebilir ki ekseriyetle müşavere etmek ve akıl danışmak üçten başlayıp altıya kadar gider. Çünkü böyle olursa, onlar daha az söz etmiş olurlar daha uygun görüşü yakalamış ve ağızları daha sıkı olur. Bu sebeple Hazret-i Ömer (radıyallahü anh) öleceğini anlayınca, halifelik meselesini altı kişinin arasında danışma yoluyla seçilmeye bırakmıştır. Buna göre halifelik altı kişi arasında onların birbirlerine danışmaları ve görüş birliğine varmaları ile olacaktır. Bundan daha az yani iki ve bir gibi, belirtilen sayıdan daha az... Çünkü bir kişi de kendi içinden konuşur. Ve altı ve daha fazlası gibi daha çok olsunlar ve nerede bulunurlarsa bulunsunlar mutlaka O, onlarla beraberdir. Yani Allah ilmi ile ve işitmesi ile gizli konuşanlarla beraberdir. Onların aralarında geçen konuşmayı bilir. Onların ne durumda oldukları Allah'a gizli kalmaz. Sanki Allah onların gözlemcisi ve onlarla birliktedir. ”Nerede bulunurlarsa bulunsunlar" demek, yeryüzünün neresinde bulunurlarsa bulunsunlar isterse yeryüzünün dibinde olsunlar farketmez, demektir. Çünkü Yüce Allah'ın eşyayı bilmesi mekân bakımından yakınlıkdan dolayı değildir ki mekânların kendisine yakın ve uzaklığına göre bilgisi de farklı olsun. Sonra kıyamet günü onlara yaptıklarını haber verecektir. Yani dünyada işlemiş oldukları şeyleri, kıyamet günü kendilerini rezil ve rüsvay etmek ve uğrayacakları azaplarını ortaya koymak için onlara haber verecektir. Şüphesiz Allah her şeyi bilendir. Çünkü zatının gereği olan bilgisi her şeyi kuşatır. İbn Ataullah der ki: ”İnsanların sana yönelmediklerini ya da seni kötülediklerini gördüğünde bunlara aldırma Yüce Allah’ın senin hakkındaki ilmine bak. Onun senin hakkındaki bilgisine kani olmaz isen bundan dolayı uğrayacağın musibetin mahlukattan görmüş olduğun zarar dolayısı ile meydana gelen musibetinden çok daha beterdir." | 
﴾ 7 ﴿