14Allah'ın kendilerine gazap ettiği bir topluluğu ki bunlar Yahudilerdir. Nitekim Yüce Allah: ”Allah'ın lanetlediği ve gazab ettiği... kimselerdir." (Maide: 60) âyeti ile onların kim olduklarını haber verir. ”Gazap", nefisteki bir hareket demektir. Bu hareketin başlangıç noktası intikam alma iradesidir. Bu da Yüce Allah'a göre hoşnutluğun zıddıdır. Ya da gazap, intikam alma iradesi veya tehdidi gerçekleştirme ya da çok elem verici bir şekilde ve şiddetle yakalamak ve nimetini değiştirmek demektir. Dost edinenleri görmedin mi? Buradaki soru edatı Yahudileri kendilerine dost eden, onlarla samimi olan ve mü'minlerin sırlarını onlara aktaran münafıkların hallerindeki şaşırtıcı durumu vurgulamaktır. Hitap, ya Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'adır, ya da anlayan ve işiten herkesedir. Onlar. Yahudileri dost edinenler, gerçekte ne sizdendirler, ne de onlardan yani ne de gazaba uğrayanlardandırlar. Çünkü onlar münafıktırlar ve her iki zümre arasında bazen o tarafa, bazen bu tarafa gidip gelmektedirler. Onlar her ne kadar gerçekte kâfir bile olsalar, ancak Yahudilerin itikad ettikleri şeylere inanmadıkları ve onlara vefakâr olmadıkları için gönül itibari ile Yahudilerden değildirler. Münafıkların varacakları yer cehennemin en alt katıdır. Bilerek yalan yere yemin ediyorlar. ”Hilf" insanlar arasında anlaşma demektir. Bu kelimeden türeme ”muhal efe" antlaşma demektir. Hilf’in aslı, bir kısım insanların diğerlerinden ahd ve söz aldıkları yemindir. İşte bu fiil ile daha sonra her türlü yemin ifade olunmaya başlanmıştır. Burada âyetin mânâsı şöyle olur: Onlar derler ki: ”Allah'a yemin ederiz ki, bizler Müslümanlarız." Burada bile bile yalan yere yemin ettikleri şey, Müslüman oldukları iddiasıdır. Oysa onlar yaptıkları yeminin yalan olduğunu bilmektedirler. Tıpkı yemini gam usta olduğu gibi. Yemini gamûs, yaptığına ya da yapmadığına yalan yere bile bile yemin etmektir. Böylesi bir yemine gamûs denmesi, yemin eden kişiyi günaha, buna bağlı olarak da cehenneme sokması sebebi iledir. Cenabı Hak bunların yeminlerini gamûs yemini kırmamıştır. Çünkü gamûs yemini geçmişte olmuş veya olmamış bir şeye yemin etmektir. Oysa münafıkların bu yeminleri şu andaki bir durumla ilgilidir. Rivayet olunduğuna göre Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) hanımlarına ait odalardan birisinde bulunmakta idi. Orada bulunanlara buyurdu ki: ”Şimdi içeriye, kalbi, zorba birisinin kalbi gibi ve şeytan gözlü birisi girecek." Bu ifadeden sonra içeriye münafık Abdullah b. Nebtel giriverir. Kendisi mavi gözlü birisidir. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ona sorar: ”Sen ve arkadaşların hakkımda ne diyerek kötü söz söylediniz?" Bunun üzerine Abdullah, böyle bir şey yapmadığına Allah'a yemin eder. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'da ”Evet yaptın" der ve onun arkadaşlarının yanına gider, arkadaşları da Hazret-i Peygambere kötü söylemediklerine dair Yüce Allah'a yemin ederler. İşte bu olay üzerine bahsi geçen âyeti kerime nazil olur. Bu rivayete göre onların bile bile yalan yere yeminleri, Hazret-i Peygambere sövmediklerine dairdir. |
﴾ 14 ﴿