13Ey îman edenler! Allah'ın kendilerine gazap ettiği topluluk ile dost olmayın. Bu âyette geçen ”teyelli" kelimesi, dostluk ve sevgi manasınadır. ”Allah'ın gazap ettiklerimden maksat, tüm kâfirlerdir. Çünkü onların tümü gazaba uğramış kimselerdir. Ebedî rahmetten onların hiçbir nasibi yoktur. Bir rivayete göre, Allah'ın gazap ettiği kimselerden maksat, Yahudilerdir. Çünkü bu âyet-i celile, bir takım menfaatler elde edebilmek için Yahudilerle münasebetlere girişen, bazı fakir Müslümanlar hakkında nazil olmuştur. Bu, çoğunluğun görüşüdür. Cenab-ı Hak Yahudiler hakkında başka bir âyette şöyle buyurmuştur: ”...Allah, kime lanet eder ve gazabına uğratırsa ve kimlerden de maymunlar, domuzlar ve şeytana kullar yaparsa, işte bunlar, makamları en kötü, yolları en sapık olanlardır."(Mâide :60) "Kavm", erkeklerdir. Belki onlara tâbi olmaları sebebiyle kadınlar da dahil olabilir. Çünkü her peygamberin kavmi, erkek ve kadınlardan oluşur. Onlar, kabir ehlinden olan kâfirlerin ümitlerini kestikleri gibi ahiretten ümitlerini kesmişlerdir. ”Yeis"; ahireti inkâr ettiklerinden ve kesin olarak iman etmediklerinden dolayı ümidin kesilmesidir. Bu, kavimden maksadın bütün kâfirler olduğuna göredir. Yahut da Tevrat'ta sıfatları belirtilmiş ve mucizelerle peygamberliği teyit edilmiş Rasûlüllah'a karşı direttiklerinden dolayı, ahirette hiçbir nasiplerinin olmadığını bildiklerinden dolayı ümitlerini kesmişlerdir. Bu ikinci mânâ da ”kavim"den maksadın Yahudiler olduğuna göredir. Onlar ahiretin mükâfatından ümitlerini kesmişlerdir. Yani, Yahudiler, ehli kitaptır, kıyametin kopacağına iman ederler. Fakat haset ve inatlarından dolayı küfürlerinde ısrar ettikleri için âhirette verilecek mükâfattan ümitlerini kesmişlerdir. Rasûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: ”Ey Yahudi topluluğu! Size yazıklar olsun. Allah'tan sakının. Kendisinden başka hiçbir ilâhın bulunmadığı Allah'a yemin olsun ki, siz benim hak peygamber olduğumu ve hak ile size geldiğimi kesinlikle biliyorsunuz. O halde İslâm'a giriniz." "Kabir ehlinden olan kâfirlerin ümitlerini kestikleri gibi..." Ayetin bu bölümünün anlamı şudur: Ölen kâfirlerin ahiretin mükâfatından ümitlerini kestikleri gibi. Çünkü onlar, işin haki katına vakıf oldular, ahiretin ebedî nimetlerinden mahrum olduklarını ve acıklı azabına düştüklerini gördüler. Bununla maksat, onların ahiretten ümitlerini tamamen kestiklerini anlatmaktır. Şöyle bir anlam da verilmiştir: Ölülerinin tekrar diriltilip canlı olarak dünyaya döneceklerinden ümetlerini kestikleri gibi... (9) 9- İbn Cerîr et-Taberî birinci görüşü benimsemiş ve tercih etmiştir. Buna göre mânâ şöyle olur: ”Kabirlerde yatan kâfirler Allah'ın rahmetinden ümitlerini kestikleri gibi." Hafız İbn Kesîr dedi ki: ”Bu âyet hakkında iki görüş vardır: 1-Hayatta olan kâfirler, kabirlerde olan akrabalarıyla bir araya geleceklerinden ümitlerini kesmişlerdir. 2- Kabirlerde yatan kâfirler her türlü hayırdan ümitlerini kestikleri gibi..." Bu İbn Cerîr'in tercih ettiği görüştür. 3/490. Mümtehine Sûresi'nin tefsiri bitti. Hamd ve minnet Allah'adır. |
﴾ 13 ﴿