9Ey iman edenler! Cuma günü namaza çağrıldığı zaman hemen Allah'ı anmaya koşun ve alış verişi bırakın. ”Nida", sesin yükselmesi ve ortaya çıkmasıdır. Namaza nida, şerîatte belli lâfızlarla olur. Bu âyette namazdan maksat, cuma namazıdır. Nitekim âyetteki ”cuma günü" ifâdesi, bunu göstermektedir. Buna göre: ”Cuma namazı için ezan okununca..." demek olur. Burada kastedilen ezan, Hanefî mezhebindeki sahih olan kavle göre ilk ezandır. Çünkü cuma namazım insanlara bildirme ilk ezanla hasıl olur, kastedilen ezan, cami içinde ve minber önünde okunan ezan değildir. Bu güne cuma denilmesinin sebebi, insanların o günde cuma namazı için toplanmalarındandır. Bu görüşe göre ”cuma" İslâmî bir isimdir. Başka bir görüşe göre ise, cuma gününü cuma olarak isimlendiren ilk şahıs Ka'b ibn Luey'dir. Bu adla isimlendirmesinin sebebi, Kureyş halkının bu günde Ka'bin etrafında top lan maşıdır. Daha önce Araplar bu güne, ”urûbe" derlerdi. Urûbe, ortaya çıkma, görünme manasınadır. Daha başka bir görüşe göre de, ensar (Medineli Müslümanlar) hicretten evvel dediler ki, her yedi günde bir Yahudilerin toplandıkları bir gün var. Hristiyanların da böyle bir günü var. Gelin, biz de kendimize bir gün tayin edelim. O günde toplanıp Allah'ı zikredip namaz kılalım. Bunun üzerine ”Cumartesi Yahudilere, pazar günü de Hristiyanlara aittir. Bizim toplanacağımız gün de urûbe günü olsun" dediler. Böylece Sa'd İbn Zürâre'nin yanında toplandılar. Sa'd da onlara iki rekât namaz kıldırdı ve bir araya geldiklerinden dolayı bu güne cuma adını koydular. Allah da cuma âyetini indirdi. Bu, İslâm'da ilk cumadır. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)in kıldırdığı ilk cuma namazına gelince, o şöyle olmuştur: Rasûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) Medine-i Münevvere'ye hicret buyurduğunda, Rebiulcvvel ayının on ikisi olan pazartesi günü, Küba'da Amr İbn Avfin oğulları yanında konakladı. İlk vardığında kaba kuşluk vaktiydi. Rasûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) Küba'da, pazartesi, salı, çarşamba, ve perşembe günleri ikamet buyurdular. Burada Küba Mescidini inşa ettiler. Cuma günü Küba'dan Medine-i Münevvere'ye müteveccihen yola çıktılar. Salim İbn Avf Oğulları'nın yurduna gelince cuma namazı vakti girdi. Buradaki Müslümanlar bir mescid edinmişlerdi. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) burada cuma namazı kıldırıp hutbe okudular. Bu. Rasûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem)'in Medine-i Münevvere'de okudukları ilk hutbedir. Bu âyet, Yahudilerin Araplara: ”Bizim cumartesi günümüz var, sizin ise yok" diyerek dil uzatmalarını reddir. "Koşun" diye ifâde ettiğimiz, ”fesdv" kelimesinin aslı olan ”sa'y" ile ilgili olarak Râğıb dedi ki: ”Sa'y, süratli yürümektir. Koşmaktan biraz daha yavaştır." Mânâ şöyle olur: Ezan okununca cuma namazı kılmak ve hutbe dinlemek için yürüyün. Çünkü hem namaz, hem de hutbe Allah'ın zikrini, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)i, Râşid Halifeleri ve takva sahibi müminleri anıp övmeyi ihtiva etmektedir. Vaaz ve hatırlatma da, Allah'ı zikretmek hükmündedir. Fakat zalimleri ve onların unvanlarını anmak, bedduaya lâyık oldukları halde onları övmek ve onlara duâ etmek şeytanı zikretmek cümlesindendir. Keşşafta belirtildiğine göre, cumaya gitmek için yürümek de zikrullahın derecelerindendir. Hasan-ı Basrî (radıyallahü anh)'den şöyle rivayet olunmuştur: ”Allah'a yemin olsun ki, cuma için sa'y etmek, ayaklar üzerinde koşmak mânâsında değildir. Çünkü Müslümanlar, namaza sekînet ve vakar içerisinde gelmekle emrolunmuşlardır. Cumaya sa'y etmek, kalp, niyet, huşu ve erken gitmek ile olur." (3) 3- Zemahşerî dedi ki: Selef-i Salibin zamanında cuma günleri erken çıkan Müslümanlarla yollar dolar taşardı. Seher vakitlerinde ve fecirden sonra, cumaya erken çıkanların sevaplarına nail olabilmek için develerine biner yola çıkarlardı. Çünkü sahih bir hadiste şöyle buyrulmuştur: ”Cuma gününde, camilerdeki kapıların lıerhirinde melekler bulunur. Bunlar, cuma namazı için evinden çıkıp camiye gelen Müslümanların öncelik sırasına göre yazarlar. İlk çıkan büyük bir deveyi, sonra çıkan bir sığırı, daha sonra çıkan bir tavuğu, ondan sonra çıkan bir yumurta sadaka vermiş gibi olur. İmam hutbeye çıkınca melekler de hazır bulunur ve hutbeyi dinlerler." Ayetteki ”sa'y" kelimesinde, cuma namazına ağır davranmaktan nehiy, temiz bir kalp ve iştiyakla gitmeye, tembellik ve sıkıntı göstermemeye teşvik vardır. Aynı zamanda cumaya gitmemenin şeytanın fiili olduğuna da işaret vardır. Bütün bunlar, hasta, â'ma, köle, kadın, kötütürüm ve yolcu olmayan kimseler içindir. Çünkü bunlar, cuma namazı ile mükellef değillerdir. Onlara nida edilmiş sayılmaz. Hastaların, kötürümlerin ve körlerin camiye gitmeleri mümkün değildir. Halbuki Cenab-ı Hak ”sa'y ediniz" buyuruyor. Kadınlara, evlerinde durmaları Kuran âyetiyle emrolunmuştur. Köle efendisinin hizmetiyle, yolcu da yolculukla meşguldürler. "Alış verişi bırakın" sözü, işi bırakırı anlamındadır. Burada alış veriş, mutlak olarak muameleden kinayedir. Meselâ satın almak, kiraya vermek, emek sermâye ortaklığına girişmek gibi. ”Alış-veriş" İfâdesini hakikati üzerine bırakmak da mümkündür. Bu durumda diğer işler, delâlet yoluyla hükme dahil olur. Alimlerden birisi şöyle söyledi: ”Satmaktan yasaklamak, satın almaktan nehyi de içerir. Çünkü ikisi birbirine nisbet edilen şeylerdir. Birbirlerinden ayrı olmaları düşünülemez. Bunun için sadece’satışı' söylemekle yetinilmiştir. Aslında Cenab-ı Hak, zikrullaha engel olan dünya meşguliyetlerini terketnıeyi emretmek istemiştir. Fakat dünya meşguliyetlerinden yalnız alış veriş söylenmiştir. Çünkü cuma günü, insanların her taraftan toplanıp geldikleri bugündür. Öğle vakti yaklaşınca alış veriş çoğalır. Bu vakit, Allah'ı zikretmek ve mescide gitmekten gafil olabilme zamanı olduğu için, müminlere denmiştir ki: ’Ahiret ticaretine koşun, dünya ticaretini bırakın. Kendisinden daha faydalı ve daha kârlı hiçbir şeyin bulunmadığı zikrullaha koşun. Menfaati önemsiz ve kârı az olan alış verişi bu saatte terkedin.'" Bu, zikrullaha koşmanız ve alış verişi bırakmanız eğer bilirseniz sizin için daha hayırlıdır. Ticaretle uğraşmanızdan daha hayırlıdır. Çünkü ebedî hayatın faydası daha büyük ve sonsuzdur. |
﴾ 9 ﴿