2

Sizi en güzel şekilde

yaratan O'dur. Buna rağmen kiminiz kâfir siniz. Yaratılışının gereği küfrü seçmiştir. Size düşen, tümünüzün imanı seçmeniz, yaratması ve buna bağlı olan diğer nimetlerinden dolayı O'na şükretmenizdir. Ama tam anlamıyla imkânınız olduğu halde böyle yapmadınız. Gruplara ayrıldınız, parça parça oldunuz. Küfür kâfirin, imansa mü'minin fiilidir. Hazret-i Peygamberin: ”Her doğan fıtrat üzere doğar," (2) hadisinden anlaşılıyor ki, küfür de iman da kulun kazanın ası dır. Şu âyet de aynı hükme delâlet etmektedir: ”Rasûlüm! Sen yüzünü hanif (birleyici) olarak dine yani, Allah insanları hangi fıtrat üzere yaratmış ise o fıtrata çevir." (Rûm: 30) Bu iki gruptan her birinin çalışıp kazanma ve ihtiyarı vardır. Onun çalışmayı ve seçmesi, Allah'ın takdir ve dilemesiyledir. Mü'min, Allah kendisini yarattıktan sonra imanı seçer. Çünkü Allah onda bunu dilemiş, onun için bunu takdir etmiş ve ondan bunu bilmiştir. Kâfir ise Allah kendisini yarattıktan sonra küfrü seçer. Çünkü Allah onun için bunu takdir etmiş, ondan bunu bilmiştir. Ehl-i sünnetin anlayışı böyledir.

2- Bu, Buharî, Müslim, Tirmizî ve Ebû Davud'un tahrîc ettikleri hadisin bir bölümüdür. Buharî'nin lâfzı şöyledir: ”Her doğan ancak fıtrat üzere doğar. Sonra ebeveyni onu Yahudi, Hrıstiyan veya mecûsîyapar." Bkz. Câmiu'l-Usûl, 1/268.

Anlatıldığına göre bir sünnî, bir mûtezilî ile kader konusunda tartışmış. Mûtezilî ağaçtan bir elma koparıp: ”Bu elmayı ben koparmadım mı?" demiş. Sünnî: ”Onu sen kopardıysan eski yerine koy" deyip, Mûtezilî'yi susturmuş. Mûtezilî verecek bir cevap bulamamış. Sünnînin bu cevapla Mûtezilîyi alt edişi şu açıdandır: Çünkü bir şeyi meydana getiren kudret, onun zıddını yapmaya da muktedir olmalıdır. Eğer bir şeyi parçalara ayırmak birisinin gücü dahilinde ise onları birleştirmek de gücü dahilindedir. Tek yaratıcının Allah olduğunu bilen kişinin, kulun kazancının olduğunu inkâr etmemesi, emirler ve nehiyierle imtihan etme konusundaki şeriat halısını dürmemesi onun edebindendir.

Hikâye edildiğine göre bilginlerden birisi, Hazret-i Âdem'i yaratacağı haberine karşılık: ”...Orada fesat çıkaracak birini mi yaratacaksın?..." (Bakara: 30) diyen meleklerin cesaretine hayret etti. Sonra: ”Onların suçları yok, kendilerini Allah konuşturdu" dedi. Onun bu sözü Yahya b. Muaz er-Râzî'ye ulaştı. Yahya: ”Doğru, onları Allah konuşturdu. Ama bak onları nasıl susturdu?" dedi. Bu sözüyle Allah tarafından olan mücerret yaratmanın, kullardan kınanmayı düşürmek için mazeret olamayacağını açıklamış oldu.

Kiminiz mü'minsiniz. İmanı seçmiş, onu kazanmışsınız. Büyük günah işleyen ve bidati küfrü gerektirmeyen bid'atçi de mü'min lâfzının şümulüne girer. Âyette küfrün, imandan önce zikredilmesi, kınama makamına daha uygun ve insanlar arasında daha fazla olduğu içindir. Bunun için bir hadiste belirtildiğine göre mahşer gününde Allahü teâlâ : ”'Ey Adem! Cehennernin askerlerini çıkar (göster),' buyurur. Hazret-i Âdem: Ya Rabbi! Cehennemlikler kaç kişidir?' der. Allahü teâlâ : ’Her bin kişiden dokuz yüz doksan dokuzu,' buyurur." (3) Âyet-i kerimelerde de şöyle buyurulmaktadır: ”...Ama insanların çoğu inanmazlar." (Ra'd: 1) ”...Kullarımdan gereği gibi şükreden pek azdır." (Sebe': 13) İman, şükrün bölümlerinden en büyüğüdür.

3- Hadisi Buharî, Müslim ve Tirmizî tahrîc ettiler. Tirmizî'de: ”O zaman hamile, karnındakini atar, çocuklar yaşlanır..." şeklindedir. Bkz. Câmiu'l-Usûl, 9/188.

Rivayet edildiğine göre Hazret-i Ömer bir adamın: ”Allah'ım! Beni azlardan kıl," dediğini duymuş, ”Bu nasıl duâ böyle?" diye sormuş. Adam: ”Ben Allahü teâlâ 'nın: ’...Kullarımdan gereği gibi şükredenler pek azdır,' buyurduğunu işittim, bundan dolayı beni bu azlardan kılması için duâ ediyorum," karşılığını vermiş, bunun üzerine Hazret-i Ömer: ”Herkes Ömer'den daha bilgin," demiş. Bu Hazret-i Ömer'in tevazuundandır. Yoksa onun, ilim anlayış ve dini anlamakta çok büyük yeri vardır.

Allah yaptıklarınızı çok iyi görendir. Buna mukabil size karşılık verir. O halde küfür ve isyana karşı imanı seçiniz.

Şunu bil ki, Allah bilir ama yumuşak davranır. Gücü yeter ama bağışlar. Gayret göstermeyene gücü fayda vermez.

Anlatıldığına göre büyüklerden birine, bir Yahudinin, öldüğünde memleketinden götürülüp Mescid-i Aksu'ya defnedilmesini vasiyet ettiği haber verildi. Bunun üzerine şöyle dedi: ”Hiç Allah'la boy ölçüşülür mü? O adam bilmez mi ki, en üst Firdevse bile gömü İse Cehennem, iplerini getirip onu kendisine çeker."

2 ﴿