13

Allah odur ki gerçekte

kendisinden başka hiçbir ilâh yoktur.

Mabudluk başkasının değil, sadece O'nun hakkıdır. O, doğruyu buldurmaya da, yoldan çıkartmaya da muktedirdir. Yol gösterme ve saptırmada O'nun ortağı yoktur. Bu konuda, peygamberin elinde de bir şey yoktur.

Mü'minler ne ortak olarak ne de tek başına, başkasına değil

sadece Allah'a dayanıp güvensinler. Kalplerinin iman üzere kalmasında, musibetlere karşı sabretmekte sadece O'na dayanıp güvensinler. Biraz önce ”Allah" ismi celâli zikredikliği için, burada uygun olanı, Allah'a raci bir zamirin kullanılması idi. Ama tevekkülün sebebini hissettirmek ve onu emretmek için açıkça söylendi. Çünkü ilâhlık, tümüyle Allah'a ait olmayı, kişinin kendisini tümüyle ona vermesini, başkaları ile ilgiyi bir çırpıda kesmesini gerektirir.

Âyeti kerime, Rasûlüllahi ve mü'minleri imanda sebat etmeye, Allah'a güvenmeye ve bu güveni artırmaya teşvik etmektedir. Ta ki Allah, yalanlayanlara, taatten ve dinin hükümlerini kabulden yüz çevirenlere karşı, onlara yardım etsin.

"Tevekkül," Allah'ın katmdakine güvenmek, insanların el indeki nden umudu kesmektir. Ayetteki emir, tevekkülün vacip olduğunu ifade eder. Oysa bu, insanların çoğunda yoktur. Buna göre tevekkül etmeyenlerin âsi olmaları gerekir. Ama, burada emredilen aklî tevekkül olsa gerektir. O da: kulun, dünyevî ve uhrevî arzularından her arzusunun -sebep oluşu inancına bakarak, nefis başkasına yönelse ve başkalarından beklese bile- sadece Allah tarafından olduğuna inanması, husulüne güvenmesi, Ondan beklemesidir. Allah, tüm sebeplerin yaratıcısıdır.

13 ﴿