3Ve hiç hesaba katmadığı yani hiç aklına gelmeyen bir yerden onu rızıklandırır. Bir hadiste şöyle buyuruimaktadır: ”Kim çok istiğfar ederse Allah onun için her türlü kederden ferahlık, her sıkıntıdan bir çıkış verir ve onu hiç hesaba katmadığı yerden rızıklandırır."(8) 8- Hadisi Ahmed b. Hanbel, Müsned'de, Hâkim, Müstedrek'te tahrîc ettiler. Bkz. el-Fethu'l-Kebîr, 3/169. Rivayet edildiğine göre Avf b. Mâlik el-Eşcaî'nin oğlu Sâlim'i müşrikler esir aldılar. Avf, Rasûlüllah'a gelip: ”Oğlum esir edildi," diye faciadan şikâyet etti. Hazret-i Peygamber kendisine: ”Allah'tan kork (günaha girmekten sakın) ve çok, Tâ havle velâ kuvvete illâ billâhi'l-aliyyi'l-azîm'de," buyurdu. Avf denileni yaptı. Avf birgün evinde otururken, oğlu kapıyı çaldı. Yanında yüz tane deve vardı. Düşmanlar onu unutmuşlar, o da develeri sürüp getirmişti. Onun üzerine bu âyet indi. (9) Biliniz ki sıkıntı ve rızık dünyevî de, ııhrevî de olur. Bir kimse Allah'tan gereği gibi korkarsa Allah onun için her iki dünyanın sıkıntılarından bir çıkış verir. Onu dünyanın menfaatlerinden rızıklandırır. Denilirse ki, müttakîlerin en müttakîleri peygamberler ve velîlerdir. Oysa onlar insanlar içinde dehşetli meşakkatlere, uzun süren musibetlere en çok maruz kalanlardır. Nitekim Hazret-i Peygamber bir hadiste şöyle buyurmuştur: ”insanların en çok musibete uğrayanları peygamberlerdir. Sonra sırayla iyiler ve iyilerdir."m Buna şöyle cevap verilmiştir: Bunların dünyada başlarına gelenler için şükredilecek bir sonuç ve büyük menfaat vardır. Allah her şeyi bilir, hikmet sahibidir. Dilediğini yapar ve dilediğine hükmeder. Kim Allah'a güvenip dayanırsa... ”Güvenip dayanma" diye terceme ettiğimiz ”tevekkül", kalbi tüm bağlardan kesip, her halükârda Allah'a bağlanmaktır. O Allah, kendisine yeter. Yani bütün işlerinde tevekkül edene yeter ve ona, ”Artık yeter" deyinceye kadar verir. Eğer: ”Allah'ın rızık konusundaki hükmü değişmez, o halde tevekkülün anlamı ne?" denilirse şu cevabı veririz: ”Bunun anlamı şudur: Tevekkül edenin gönlü boş, kalbi sakindir. Allah'ın hükmünü beğenmemezlik etmez. Bu yüzden tevekkül övülmüştür. Rasûlüllah şöyle buyurmuştur: ’Eğer siz Allah'a hakkıyla tevekkül ederseniz (güvenip sığınırsanız), O sizi sabahleyin aç gidip, aksam tok dönen kuşu rızıklandırdığı gibi rızıklandırır.' Bu hadisin anlamı şudur: Kuş, sabahleyin açlıktan karnı çekik bir halde gider, günün sonunda karnı tok olarak döner. Hadis, kazanmayı terkedip, oturmayı teşvik etmemektedir. Aksine onda rızık aramaya teşvik vardır.’Sabah gider, akşam döner,' sözü buna delildir." Tevekkül, maişet teinini için çalıştıktan sonra olur. Sözgelimi çiftçi tohumu tarlaya ektikten sonra tevekkül eder. Bu yüzden eskiler: ”Ticaret yapın, kazanın. Şüphesiz sizden birisinin ihtiyaç içinde olduğu zaman ilk yiyeceği dinidir," demişlerdir. Şüphesiz Allah, emrini yerine getirendir. Yani muradını tamamlayıcı, kendisine dayanıp güvenen güvenmeyen tüm yaratıkları hakkında takdir ettiği şeyleri yapıcı ve yaratıcıdır. Şu kadar var ki, kendisine dayanıp güvenenlerin günahlarını örter, ecrini artırır. ”Baliğ" kelimesi, ”bâliğun" şeklinde tenvinli olarak, ”emrihi" de fetha ile ”emrahü" şeklinde de okunmuştur. O zaman anlam: ”Şüphesiz Allah muradına erer, dilediği her şeyi yapar, istenilenden âciz olmaz," şeklinde anlaşılır. Allah rahatlık ve şiddet, fakirlik ve zenginlik, ölüm ve hayat ve benzerî her şey için kendisinde son bulacak bir ölçü koymuştur. Yani takdir etmiştir. Ondan önce de meydana gelmez, sonraya da kalmaz. Onu değiştirmek de sözkonusu değildir. Müfredat'Vâ. Allah'ın eşyayı takdirinin iki şekilde olduğu ifade edilmektedir. Bunlar: 1- Kudret vermekle, 2- Hikmetin gerektirdiğine göre özel bir şekil ve özel bir miktarda yaratmakla. Bu ayrıma sebep, Allah'ın fiilinin iki çeşit oluşudur: a- Allah onu bir seferde olgun bir biçimde tam olarak yaratır. Onun değişmesini veya son bulmasını di ley inceye kadar kendisine hiçbir bozukluk gelmez. Gökler ve içindekiler bu kabildendirler. Yine bu neviden olmak üzere bir şeyin asıllarını yaratmış, takdir ettiğinin dışında bir şey olmayacak şekilde onu takdir etmiştir. Meselâ hurma çekirdeğinden elma ve zeytin değil, hurma meydana gelmesini takdir etmiştir. İnsan menisinden başka bir hayvan değil, sadece insanın teşekkül etmesini takdir etmiştir. ”Allah her şey için bir ölçü koymuştur," âyeti bu neve işarettir. b- Kişiye kudret vermekle. Âyet-i kerime, kişinin Allah'a güvenmesinin ve işini O'na havalesinin vacip oluşunu açıklamaktadır. Çünkü insan rızık ve başka her şeyin ancak Allah'ın takdir ve zamanlaması ile olacağını bilince, kadere teslim olmak ve Allah'a güvenmekten başka bir yol kalmaz. Sehl rahımehullah şöyle der: ”İşlerini Rabbine bırakan kişiye Allah, iki cihanın tüm kederlerine karşı yeter." Rabî'de şöyle demiştir: ”Allah, kendisine dayanıp güvenen için yeterli olmayı, inananı doğruya sevketmeyi, kendisine borç verene karşılık vermeyi, güveneni kurtarmayı ve dua edene karşılık vermeyi kendisi için takdir etmiştir. Bunu tasdik eden birçok âyetler vardır: ”Kim Allah'a güvenip dayanırsa O, kendisine yeter." (Talâk: 3) ”Kim Allah'a inanırsa, Allah onun kalbini doğruya götürür." (Teğâbün: 1 1) ”Kim Allah için güzel bir ödünç verirse, Allah da ona kat kal fazlasıyla geri öder..." (Bakara: 245) ”...Kim Allah'ın ipine satılırsa, şüphesiz ki o doğru yola iletilmiştir." (Âl-i İmrân: 101) ” ...Dua edenin duasını, dua ettiğinde kabul ederim..." (Bakara: 186) |
﴾ 3 ﴿