2

O, hanginizin daha iyi amel işleyeceğini denemek için ölümü ve hayatı yarattı. Bilindiği gibi ölüm, hayatın fonksiyonlarının son bulması; hayat ise, nefes alma gibi iradî hareketler ve algılayabilirledir. Ölüm, bu işlevlere sahip olan birisinden bunların yok olmasıdır. Âyet delâlet ediyor ki: Allah'ın tüm fiilleri, kulların maslahat ve menfaatine yöneliktir. Yani Allah'ın yarattığı bu şeyleri maslahatları gözeten bir varlık yapacak olsa idi ancak bu maksat ve maslahatlar için yaratırdı.

Âyetin ikinci bölümünün başında bulunan ”lam" harfi, nahiv açısından lâmüi-illet, şer'î açıdan da hikmet ve maslahat lamıdır. Buradaki ”denemek" gerçek anlamında değildir. Çünkü o, ancak işlerin sonucunu bilmeyenler için söz konusudur. Allah'ın deneme ve imtihanı ise, gaybda bildiği şeyin, kuldan açığa çıkmasıdır. Âyetin manası şudur: ”Size, sizin hanginizin daha iyi ameller işleyeceğini denemek için bir uygulama yapanın işini yapar ve amellerinize göre karşılık verir. İşte bundan dolayı bu cümleyi Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): ”Hanginizin aklı daha iyi, Allah'ın yasaklarından hanginiz daha uzak ve Allah'ın tâatine hanginiz daha çok koşuyor," diye tefsir etmiştir. Amellerin en iyisi, sadece Allah rızası için olan ve sünnete uygun olması suretiyle en doğru olandır. Yani Şârî'den, yani kanun koyucu Allah'tan geldiği şekilde yapılandır. Bir amel, Allah için olsa, ama doğru olmasa makbul değildir. Bundan dolayı Hazret-i Peygamber bir bedeviye: ”Kalk ve namaz kıl. Çünkü sen namaz kılmadın," buyurmuştur. (1) Aynı şekilde amel doğru olsa ama Allah için olmasa yine makbul değildir. Bu yüzden Allahü teâlâ, riyakârların ve münafıkların amellerini heba etmiş, makbul saymamıştır.

İhlâs, Allah'ın sırlarından büyük bir sırdır. Ona ancak havas denilen özel kişiler erebi lirler.

1- Bu, hadîsu'l-mûsî salâtehû (namazında yanlışlık yapan hadisi) diye bilinen uzunca bir hadisin bir bölümüdür. Bkz. Buharî, Kitabü's-Salat.

"Hanginizin daha iyi amel işleyeceği" nden murad, birbirinize nispetle hanginizin amelinin daha iyi olacağını tespittir. Âyet-i kerimede iyilik, insana Kevaşi adındaki eserde ise: ”tebâreke" kelimesinin, Allah yaratıkların isnat edilmiştir. Bu, insanın ameli iyi olursa, görünüm açısından insanların en çirkini bile olsa onun iyi olduğuna, ameli kötü olanın ise bunun aksi olduğuna işaret eder. Ayette ”hanginizin daha çok amel işleyeceği" denmedi, ”daha iyi amel işleyeceği" denildi. Çünkü bir şey iyi olmazsa ne kadar çok olursa olsun önemi yoktur.

Alimler demişlerdir ki: ”İyi ancak şeriat sayesinde bilinir. Şeriatın iyi dediği şey iyi, kötü dediği kötüdür."

Kimileri ise bu âyeti: ”Hanginiz ölümü için hayatından daha iyi yararlandı ve hanginiz âhireti için dünyada daha iyi hazırlandı, bunu denemek için" şeklinde açıklamışlardır.

Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Abdullah b. Ömer'e şöyle demiştir: ”Hastalanmadan önce sıhhatinin, yaşlanmadan önce gençliğinin, meşguliyetinden önce boş vaktinin, ölümünden önce hayatının kıymetini bil." (2)

Hazret-i Peygambere: ”Müminlerin en akıllısı hangisidir?" diye soruldu. Peygamberimiz: ”Ölümü en çok hatırlayan ve ona en iyi şekilde hazırlanandır." buyurdu. (3)

Ahirete hazırlanmak ihlâsla yapılan çok amelle olur. Bu ameller namaz olmuş, oruç olmuş, zekât veya hac olmuş farketmez. Hepsi eşittir. Ancak bazı ameller diğerlerine nispetle daha üstündürler. Meselâ namaz, bu maddî âlemin miracıdır. Onda nefis kırılır. Beden yorulur. Bu yüzden sâlih selefimiz namazı çok kılarlarmış. Öyle ki içlerinde günde yüz rekât namaz kılan varmış. Orucun ve az yemenin de bazı meziyetleri vardır. O, ilâhî hikmetin kalbe girmesine sebeptir. Ayrıca o, ahlâkı giizelleştirir. Çünkü birçok kötülük yeme ve içme yönünden gelir. Öyleyse ey müminler! Yarışın ve koşun. Nefis binektir. Önde gidenler var ya işte onlar Allah'a yakın olanlardır.

O, güçlüdür, kötü amel işleyen ondan kaçıp kurtulamaz. Dilediğini tevbesi sebebiyle veya kendi fazlu keremiyle

bağışlayıcıdır. Üstün ve aziz olduğu için kendisine muhalefet edeni helak eden olunca, günah işleyeni tevbeye teşvik için O'nun ”ğafûr = bağışlayıcı, günahkârın günahını örten, kendine yöneleni en iyi şekilde karşılayan olduğu belirtilmiştir. Bir kudsî hadiste

Allahü teâlâ : ”Bana yürüyerek gelene Ben koşarak gelirim," buyurmuştur. (4)

4- Bu, Buharî'nin Sahih'inde tahric ettiği uzun bir hadisin sonudur. Başı şöyledir: ”Allah azze ve celle şöyle buyurdu: ”Ben kulumun beni zannettiği gibiyim. O beni andığı zaman ben onunla beraberim. Beni nefsinde anarsa Ben de onu nefsimde anarım. Beni toplum içinde anarsa.." Bkz, Câmiu'l-Usûl, 9/555.

2 ﴿