10

Yalan yere yeminin haram olduğunu bilmediği, yeminini bozmaya aldırmadığı ve inancı bozuk olduğu için hak bâtıl demeden

yemin edip duran, çok çok yemin eden... Aşağıda gelecek olan, itaattan meneden diğer özelliklerden önce bu vasfın söylenişi, menetmekte daha etkili oluşundan dolayıdır.

Keşşaf tefsirinde şöyle demektedir: ”Yemin, onu âdet edinen kişiye, azariayıcı olarak yeter," denilmiştir. Bunun bir benzeri de şu âyettir: ’Allah'a yemin ederek onu iyilik yapmanıza... engel kılmayın (Bakara: 224) Allah'tan başkası için edilen, yeminler, bu hükmün altına girerler. Çünkü o büyük, günahlardandır."

Aşağılık, Allah'ın azametini bilmediği için görüşü ve tedbiri düşük olan ve bu yüzden sık sık yemine sarılan,

daima ayıplayan, Hasan-ı Basrî bunu: ”İnsanların arkasından dudak büken ” diye izah eder. Bir hadis-i şerifte: ”Mü'min ayıplayın ve lânetçi olamaz," buyurulmaktadır. (9) Bir başka hadis de şu şekildedir: ”Kendi kusurları, başkalarının kusurları ile uğraşmasını engelleyen kişiye ne mutlu! (10) Yani kendi kusurlarına bakan ve bu onun başkalarının kusurlarına bakmasını engelleyen kişiye ne mutlu! Bu, başkasının Allah katındaki değerini küçümsediği ve kendi durumunu beğendiği için değil ama Allah'ın kötülükten nehye dair emrine uyarak, günah işleyeni günahtan engellemeye mani değildir.

9- Tirmizî, el-Birr, No: 1978.

10- Hadisi Deylemî, Müsnedu'l-Firdevs'de tahric etmiştir. Bkz. el-Fethu'l-Kebîr, 2/216.

"Hemmâz" çok kınayan, çok ayıplayan demektir. İnsanları istenilmeyen biçimde anlatan, kusurlarını ortaya döken ve ırzlarını düşüren kişi için istiare yoluyla kullanılmıştır. Sanki onları, eziyet ederek dövmüş demektir.

Sürekli lâf taşıyan, aralarını bozmak için insanların sözlerini birinden ötekine nakleden. Söz taşıma büyük günahlardandır. Öğüt maksadıyla söz taşımak ise, vaciptir. Şu âyette belirtilen olayı Hazret-i Mûsa'ya nakleden kişinin sözü öğüt kabil indendir. ”... Ey Mûsa! İleri gelenler, seni öldürmek için aralarında görüşüyorlar. Hemen buradan çık. Şüphesiz ben senin iyiliğini isteyenlerdenim." (Kasas: 20)

Târifât adındaki eserde ”Nemmam" şu şekilde açıklanmaktadır: ”O, bir toplulukla konuşan, söz taşıyan, kendisinden taşınılan veya kendisine taşınılan tarafından hoş karşılanmayan ve açıklanması istenilmeyen şeyi açıklayandır. Bu açıklama ister sözle olsun, ister işaretle, ya da başka bir yolla olsun farketmez." Bir hadis-i şerifte: ”Söz taşıyan (koğucu) cennete giremez," buyurulmuştur. (11)

Hayra engel olan yani cimri, buradaki ”hayır"dan maksat maldır. Yahut da mana şu şekildedir: ”İnsanları hayırdan yani iman ve tâatten meneden."

Velîd b. Muğîre'nin on tane oğlu vardı. Onlara ve diğer akrabalarına: ”Sizden kim Muhammed'in dinine uyarsa ona en ufak bir şekilde yardım etmem." derdi. Velid zengin birisi idi. Tâif te bir bahçesi vardı.

Saldırgan insanlara zulmetmek suretiyle aşırı giden, hakkı ve sınırı aşan. Bu kelimenin tüm kötü huyları kapsaması da mümkündür. Çünkü bütün kötü huylar orta yoldan çıkıştır.

et-Te'vîlâtün-Necmiyye adındaki eserde bu kelime, şu şekilde izah edilmiştir: ”Şehvet denizine dalmak ve yasakların karanlığında bulunmakla kendi kendine zulmetmekte aşırı giden..."

Günahkâr çok günah işleyen. Günah (ism): Sevaptan uzak olan kötü işlerin adıdır.

Kaba ve haşîn.

Rağıp der ki: ”'Ati,' bir şeyin toplandığı şeyi almak ve zorla götürmektir. Deveyi sürüklemek anlamında’atlü'l-baîr denilir.

Muamelede sert, yaratılışı kaba, kalbi katı olan, ruhanî sıfatları kabul etmeyen, hakka yanaşmayan kişi, her türlü suça cüret eder."

Kâmus'da ise bu kelime ”LJtüll" şeklinde yazılarak ”cefakâr, katı, obur" diye izah edilmiştir.

Bütün bunlardan, sayılan tüm bu çirkinliklerden

sonra da yanaşma olana itaat etme. ”Yanaşma" diye terceme ettiğimiz ”zenîm" evlâtlık, nesebi şüpheli, kendilerinden olmadığı halde bir kavme katılan, onlara yanaşan anlamına gelir. Bu, oğul değil, oğulluktur. Bir âyette şöyle buyurulmuştur: ”...(Allah) evlâtlıklarınızı öz oğullarınız olarak tanımadı. Bunlar sizin ağızlarınıza geliveren sözlerdir..." (Ahzâb: 4)

Râğıb bu kelimeyi şöyle açıklamıştır: ”‘Zenîm', bir kavme giren, onlardan olmayan, kendilerinden olmadığı halde onlara müntesip olandır."

Kâmus'da 'zenîm'e: ”Devenin kulağından kesilip, sallanır bir halde bırakılan şey" denilmiştir.

el-Utbî şöyle demiştir: ”Allahü teâlâ 'nın, Velîd b. Muğîre kadar hiç kimsenin, ayıplarını sayıp döktüğünü, kendisinden ebediyyen ayrılmayacak kusurlar isnad ettiğini bilmiyoruz."

"Sonra da yanaşma" sözü, onun yanaşmalığının, en büyük kusuru ve en çirkin kabahati olduğuna delâlet etmektedir. Velîd, Kureyş'e sonradan katılmıştır. Onların soyundan ve aslından değildir. Babası Muğîre, doğumundan on sekiz sene sonra, Kureyşli olduğunu iddia etmiştir.

Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bir hadisinde şöyle buyurmuştur: ”Kaba saba olan, toplayan vermeyen, çok yeyip içen ve sığıntı olan (yanaşma) cennete giremez." (12) Birbaşka hadiste de şöyle buyurulmaktadır: ”Size cennettekileri haber vereyim mi? Onlar, her zayıf olan, zayıf görülen, eğer Allah'a yemin etse, Allah onu yemininde sadık çıkarır. Size cehennemlikleri haber vereyim mi? Onlar, kaba ve sert olan, toplayan, vermeyen, büyüklük taslayandır." (13)

12- Hadisi Ebû Dâvud Edepte tahric etmiştir. İsnadı sahihtir. Bkz. Câmiu'l-Usûl, 10/536 . ”Kaba saba" diye terceme ettiğimiz câ'zarî kelimesi, kibirli, övünen gibi anlamlara; ”toplayan vermeyen" diye terceme ettiğimiz el-cevvâz kelimesi de, şişman, böbürlenerek yürüyen, kısa boylu ağır yürüyen, katı kalpli, tacir, obur gibi anlamlara da gelir. Bkz. Azîmâbâdî, Avnu'l-Mâbud Şerhu Sünen-i Ebu Dâvud, ilgili hadisin şerhi. (Mütercim.)

Birbaşka görüşe göre Velîd'in annesi zina etti. Ama Velîd bu durumu, bu âyet ininceye kadar bilmedi. Bu görüşe göre ”zenîm" piç, anlamındadır. Bu kelimenin, piç anlamında kullanıldığı şiirler vardır. Bir şâir şöyle demiştir:

O (zenîm) piçtir. Babası belli değil. Kahpe analıdır. Kötü bir soya sahiptir.

Yaygın bir kanaattir ki: Sperm (baba) kötü olduğu zaman, ondan meydana gelen çocuk da kötü olur. Süt de tabiatleri değiştirir. Bir kimse, hayır ve şer, emdiği kadının huyundan kapar. Böyle olunca, zinadan olana ne dersin? Görünüşteki iyi hâle ve şeklî alicenaplıklara itibar edilmez. Bir hadiste: ”Ben gayr-i meşru bir ilişkiden değil, nikâhtan dünyaya geldim," (14) buyurulmuştur. Diğer peygamberler de aynıdır.

10 ﴿