8Rabbinin adını an. Gece ve gündüz, tesbih, tenlik hamd, Kuran okuma ve ilim tahsilinden hangi yolla olursa olsun O'nu zikretmeye devam et. Sürekli olarak Allah'ı zikretmek, O'na yakın olanların (mukarrabûnun) görevlerindendir. Zikir, ister kalple olsun, ister dil veya diğer organlarla olsun, ister ayakta olsun, ister oturarak veya yan yatarken olsun hepsi eşittir. Allah'ı anmaktan maksat, O'nun adını zikretmek, suretiyle anmaktır. Bunun için Allahü teâlâ : ”...Unuttuğun zaman Rabbini zikret..." (Kehf: 24) buyurmuştur. Tam olarak O'na yönel. ”Yönelmek" diye ifade ettiğimiz ”tehettül", kendini bir şeye tahsis ve teksif etmek anlamındadır. Yani, ibadet ve ihlâsla tam olarak kendini Allah'a ver, ona tahsis et, denilmektedir. Allah'a tümüyle yönelmek, şu âyette tarif edildiği gibidir: ”...Sen Allah de, sonra onları bırak daldıkları bataklıkta oynayadursunlar (En'am: 91) Bu. ”Islâmda ruhbanlık ve tehettül yoktur," hadisine zıt değildir. Çünkü buradaki.’'tehettül''den maksat, evlenmekten ve onu istemekten uzak kalmaktır. Bu anlamda olmak üzere, hiç evlenmemiş olan Hazret-i Meryem'e ”el-betûl" denilmiştir. Erkekten ayrı, kesilmiş demektir. Ama bu yasaktır. Çünkü Allahü teâlâ : ”Sizden bekâr olanları evlendirin," (Nur: 32) buyurmuştur. Hazret-i Peygamber de şöyle buyurmuştur: ”Evleniniz, çoğalınız. Çünkü ben kıyamet günü, diğer ümmetlere karşı sizinle övünürüm." (8) Halktan uzaklaşarak sırf Allah'a yönelmek, bazen zahiren olur. Bazı âbidlerin kalpleri cezbetmek ve hediyeler almak için dağ başlarına ve mağaraların içlerine çekilmeleri bu kabildendir. Kendini Allah'a vermenin bâtını şekli ise, irşad ehlinin yaptığıdır. Tüm peygamberler ve bazı veliler bu gruptandırlar. Çünkü insanları irşad, onların araşma katılarak yapılır. Büyüklerden birisi: ”Allah yoluna girmek, kendini tümüyle O'na vermekle olur," demiştir. Bunun anlamı, zikre sarılarak, Allah'tan başkasından yüz çevirerek ve gönlün isteklerine karşı çıkarak Allah'a yönelmektir. İşte bu, her ne kadar Allah kuluna şahdamarından daha yakınsa da, yolcunun kendisine giden tarafa doğru, manevî bir hareketle yaptığı bir yolculuktur. Çünkü istiyenle istenilenin misali, karşısındaki bir suretle, üzerindeki pastan dolayı, suret görülmeyen aynanın misali gibidir. Onu parlattığın zaman üzerindeki perde kalkar ve suret görülür. Perde kulun gözündedir. |
﴾ 8 ﴿