17

Eğer inkâr ederseniz, yani inkâr üzere kalırsanız, korkunçluğunun şiddetinden ve felâketlerinin büyüklüğünden dolayı

çocukları ihtiyarlatacak olan o günden yani azabından

kendinizi nasıl koruyacaksınız? Yani kıyamet gününü ve azabını inkâr ederseniz, Allah'tan ve cezasından nasıl korunacaksınız?

İhtiyarlık anlamında kullanılan ”şeyben", saçın beyazlığı mânâsındadır.

Çocukların ihtiyarlatılması meselesi bir kaç şekilde açıklanmıştır:

1. Bazı tefsircilerin dediklerine göre bu söz, gerçek anlamında kullanılmıştır. Zemahşerî şöyle der: ”Ben bir kitapta rastladım.; adamın birisi akşam yattığında saçları simsiyahken, sabahleyin saçı sakalı bembeyaz olmuş vaziyette kalkmış. Adam şöyle demiş: ’Bana kıyamet, cennet ve cehennem gösterildi. İnsanların zincirlerle cehenneme çekildiklerini gördüm. Bunun korkunçluğundan ötürü, gördüğünüz gibi oldum.'"

Ahmed ed-Devrakı de şöyle der: ”Komşularımızdan bir adam gençken öldü. Bir gece onu rüyamda, yaşlanmış halde gördüm. Kendisine: ’Başından neler geçti?' dedim. Bana: 'Bişr bizim kabristana defnedildi. Cehennem bir soluyuş soludu ki, onun etkisiyle kabristandakilerin hepsinin saçları ağardı,' dedi."

Bu olayda adı geçen Bişr el-Müreysî -Müreys, Mısır da bir köydür- fıkhı Ebû Yusuf'tan okudu ama kelâmla uğraştı. Kur'ânin yaratıldığını iddia etti ve Bağdat'ta bir çok insanı yolda çıkardı.

Ayette mübalâğalı (abartılı) bir ifade var, çocuklar, doğumlarının üzerinden fazla zaman geçmediği ve ihtiyarlığa en uzak insanlar oldukları halde, o gün, bu çocukları ihtiyarlatırsa, başkalarını haydi, haydi ihtiyarlatır. Sadece rüyada görenin saçları ağarırsa, uyanıkken görenin hali nice olur? Ayağının altından köklü dağların eriyip gittiğini gören ne yapar?

2. Bu, temsilî bir ifadedir: O gün, korkunçluğunun şiddetinden, gamlarının ve musibetlerinin çokluğundan dolayı gençleri ihtiyarlatan zamana benzetilmiştir. Bunun aslı şudur: Kederler ve hüzünler kişide çoğalınca, gücü azalıyor ve saçı sakalı süratle ağarıyor. Çünkü üzüntüsünün çokluğu, tabiî hararetin sönmesine ve zayıflamasına sebep oluyor. Onun sönmesi de, hücrelerin taze olarak kalmamaları sonucunu doğuruyor. İşte bunun neticesinde saç ağarıyor.

Saçların ağarmasındaki sürat Allahü teâlâ 'nın takdiri iledir. Nasıl ki, kalbin değişmesi derinin değişmesini gerektiriyorsa, sararma korkudan, kızarma utançtan, kararma bazı acılardan kaynaklanıyorsa, vücuttaki kıllar da, bedene tabidirler. Bedendeki değişikler, kıllarda da değişikliği gerektiriyor ve kesin olarak sabittir ki, saçın sakalın çabuk ağarmasına sebep oluyor. Nitekim bir şiirde şöyle denilmiştir:

Başımıza çocuğu ihtiyarlatacak işler geldi.

Onlar arasında da arkadaş arkadaştan ilgiyi keser.

İhtiyarlamak ve saçların ağarması, kederlerin çokluğunun tabiî sonucu olduğu için, onu şiddet için kinaye olarak söylediler. Anılan günün, çocukları ihtiyarlatması, onun son derece şiddetli bir gün oluşundan dolayıdır. Bir ha dişte şöyle buyurulmuştur: ”Allahü teâlâ  buyurur ki: ”Ey Adem!" Kul: ”Lebbeyke (buyur) her emrine hazırım. Her hayır senin ellerindedir," diye cevap verir. Canab-ı Hak: ”Cehennem ehlini çıkar gönder," buyurur. Kul: ”Cehennemlikler ne kadar?" diye sorar. Allahü teâlâ : ”Her hin kişiden dokuz yüz doksan dokuzu," buyurur. Rasûlüllah devamla dedi ki: ”İşte o, çocuğun ihtiyarladığı ve her hamile kadının çocuğunu düşüreceği zamandır." Sonra Rasûlüllah şu âyeti okudu: ”...insanları sarhoş bir halde görürsün oysa onlar sarhoş değillerdir; fakat Allah'ın azabı pek çetindir." (Hac: 2)(9)

3. Bu bir farziye ve takdirdir. Şu anlamdadır: O gün öyle bir haldedir ki, eğer orada bir çocuk olsa heybet ve dehşetten saçı ağarırdı.

4. O günün uzunluğunu vasfeden bir hâl olabilir. Şöyle ki: O gün o kadar uzundur ki çocuklar yaşlanır, saçları ağarır. Ama o gün hâlâ bitmez. Aksine elli bin seneye varıncaya kadar sürer. Bu, onun son derece uzun oluşundan kinayedir. Bu ifade tarzı, Arapların temsil getirirken izledikleri âdetleri ildendir. Devamlılık ve kesiksizliği ifade için de: ”Güvercin ötmedi, yıldız görünmedi, günler ve aylar birbirini izledi," derler.

17 ﴿