3

Şüphesiz Biz ona âyetler indirmek, deliller koymak suretiyle, hayır ve şer, kurtuluş ve helak

yolu nu

gösterdik, öğrettik. ”Ona iki yolu (hayır ve şer yollarını) göstermedik mi?" (Beled: 10) âyetinde belirtilen de aynen bu âyetteki manaya benzemektedir.

İster şükredici, ister nankör olsun. Yani istediğine ulaştıran yola girme gücü ve imkânı verdik. Şükreden mü'min, nankörlük eden de kâfirdir. Çünkü şükür, nimeti vereni ikrar, küfrün başı da ona nankörlüktür. Yani insanlardan kimileri hidayeti bularak şükredici olur, kimileri de ondan yüzçevirerek nankör olur.

Âyette şükreden anlamında ismi fail kalıbıyla ”şâkir" kelimesi kullanıldığı halde, nankörlük eden anlamında mübalâğa kalıbıyla ” kefûr" denilmiştir. ”Kefûr ”kalıbının kullanılış sebebi, âyet sonlarındaki uyuma riayet ve insanın herhangi bir şekilde nankörlükten çoğukez uzak olduğuna işarettir. Cezalandırılacak olan nankörlük, aşırı olandır. İnsanlardan çok şükreden ise azdır. Bundan dolayı Allahü teâlâ  ”immâ şekûran ve immâ kefûran" demediği gibi ”immâ şâkiran ve immâ kâfiran" da demedi. Âyette murad edilen anlam şudur: ”Biz insanı şükür yolunu veya nankörlük yolunu seçmekte muhayyer bıraktık. Bazıları şükür yolunu bazıları da nankörlük yolunu seçti. Nitekim bir haberde şöyle buyurulmuştur: ”Şunlar cennetliktir, ben aldırış etmem. Şunlar da cehennemliktir, ben onlara da aldırmam." Yani övgü ve yergi bana değil, onlara yöneliktir.

Allahü teâlâ  bu iki grubu zikrettikten sonra, onların peşinden tehdit ve vaadi getirip şöyle buyurdu:

3 ﴿