9

Derler ki:

'Biz size ancak Allah rızası için yediriyoruz. Bunu lisanı halleriyle veya dilleriyle, sadakayı boşa çıkaran başa kakma şeklinde anlaşılmaması için söylerler. Hazret-i Âişe'den rivayet edildiğine göre o, bir ev halkına sadaka gönderir, sonra da gönderdiği elçiye ne dediklerini sorarmış; duâ ettiklerini söylerse, o da onlar için duâ edermiş. Ta ki sadakanın sevabı Allah katında sırf kendisi için olsun. Allah rızası, ”vecih - yüz" kelimesi ile ifade edilmiştir. Çünkü yüz, en şerefli organdır.

Sizden ne mal ve canla

bir karşılık -ecir, dünyevî veya ııhrevî olarak amelin kişiye dönen sevabıdır. Karşılık ise, nimete, nimetle mukabeledir. Nimetin dengidir-

ne de dille

bir teşekkür övgü ve duâ

bekliyoruz. Yani bunların hiçbirini sizden beklemiyoruz. Bu cümle, önceki cümle için tek id ve takrirdir. İhlâs, yakınlığın ve kabulün sırrıdır. Bir âyette şöyle buyurulmaktadır: ”...Kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa scılih amel işlesin ve Rabbine ibadette hiçbir şeyi ortak koşmasın." (Kehf: 110) Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) de Rabbinden naklen şöyle buyurmuştur: ”Ben ortakların, ortaklığa en ihtiyaç sızıyım. Kim bir amel işler de onda Benimle birlikte başka birisini ortak ederse onu ortak ettiği ile başbaşa bırakırım." (6) Hasılı, ihlâslı olan kulun ameli sadece Allah'la beraberdir. Onun başka biri üzerinde hakkı yoktur. O halde bunu nasıl diler ki?

9 ﴿