18

Sûra üflendiği gün, Bu cümle, vakti beyan ve o vaktin dehşet ve korkusunu ifade içindir. ”Üfleme" birinci yaratılışta bir şeyin içine hava liflemektir. ”Sûr," boynuzdur. Onu üfleyen İsrafil (aleyhisselâm)'dir.

Mânâ şudur: Sûra, dirilmek için ikinci defa üflendiği gün ki, ruhlar cesetlerle birleşir ve cesetler hayat bulur. Böylece, ümmetler cemaatlar olarak,

bölük bölük gelirsiniz. Hitap geneldir. Yani kabirlerinizden diriltilir, hemen akabinde hiç beklemeden durulacak yere gelirsiniz. Allahü teâlâ 'nın: ”Her insan topluluğunu, önderleri ile birlikte çağıracağımız günde..." (İsrâ: 71) kavlinde olduğu gibi, her ümmet kendi önderiyle, ümmetler, guruplar veya cemaatler olarak gelir. Ki bunların durumları değişik, vaziyetleri ayrı ayrıdır. Amelleri muhteliftir. Kimi maymunlar, kimi domuzlar suretinde, bazısı yüzüstü ayakları havada çekilerek, bazısı kör, bazısı sağır ve dilsiz, bazısı dilleri göğüslerine sarkmış onu çiğneyerek, bazısı leşten daha beter kokmuş olarak haşrolunurlar. Maymun suretinde olanlar koğuculuk yapanlardır ki, insanların arasını bozmak için lâf taşırlar.

Rivayete göre adamın biri bir köle satar ve müşteriye der ki: ”Bunda kovuculuktan başka bir kusur yok." Adam: ”Razı oldum" der ve köleyi satın alır. Köle günlerce bekler, sonra efendisinin hanımına der ki: ”Kocan seni sevmiyor. Senin üzerine câriye almak istiyor. Usturayı al, uyuduğunda ensesinden birkaç kıl tıraş et, ben onunla büyü yapayım da seni sevsin." Sonra da kocasına gidip şöyle der: ”Karın bir dost edindi ve seni öldürmek istiyor. Uyur gibi yap, bak anlarsın." Adam uyur gibi yapar, kadın elinde usturayla gelir. Adam da kendisini öldüreceğini zannederek kalkar, kadını öldürür. Kadının ailesi de gelerek adamı öldürürler. Böylece iki kabile arasında vuruşma başlar ve devam eder gider.

Domuz suretinde olanlar, haram ehlidir. Çünkü haram dinin ve kişiliğin kökünü keser.

Yüzleri üzere sürünenler, faiz yiyenlerdir.

Kör olanlar, hüküm verirken haksızlık yapanlardır.

Dilsiz olanlar, amellerini beğenenlerdir.

Dillerini çiğneyenler, sözleri fiillerine uymayan âlimler ve vaizlerdir.

Leş'den daha kötü kokanlar ise, şehvet ve lezzetlerine düşkün olanlar, mallarındaki Allah'ın hakkını vermeyenlerdir.

Kısacası, bedbahtlar kötü amellerinin sureti üzere haşrolacakları gibi, mutlular da güzel amellerinin sureti üzere haşrolacaklardır. Öyle ki, sahih rivayetlerde geldiği gibi, bazılarının yüzleri dolunay, bazılarınki de güneş gibi olacaktır. Şüphesiz ki, her bir sıfatın güzel veya çirkin, kendine münasip bir sureti vardır.

Ey mü'min! Taş gibi katı kalpli olma, kalbinden feyiz nehirleri ve hikmet pınarları fışkıranlardan ol. Hakkında ”Bir şeye sahip oldun, çok şeyleri kaybettin" denenlerden olma.

Allahü teâlâ 'dan bizi saadet ehlinden kılmasını dileriz!

18 ﴿