10

Oysa yaptıklarınızı bilen, değerli yazıcılar sizi gözetlemektedirler. Bizim tarafımızdan görevlendirilen, sizin yaptıklarınızı gözetleyen değerli melekler olduğu halde ceza gününü yalanlıyorsunuz. ”Kiram", ”kerîm" in çoğuludur. Bu melekler emaneti yerine getirdikleri veya Allah'a itaat ettikleri için değerlidirler. Allah onları değersizliğin zıddı olan yücelikle tanımladı. Amelleri yazan bu melekler, az olsun çok olsun yaptıklarınızı sizden ayrı iken de, sizinle oldukları anda da bilirler. Zar kadar ince, iğne ucu kadar küçük bile olsa her şeyi yazarlar. Şöyle nakledilmiştir: ”Abdest bozma ve cünüplük hali hariç sizden asla ayrılmayan kirâmen kâtibin meleklerine ikramda bulunun."

Aynu'l-Meânî'de şöyle dendi: ”Bilirler" sözü delâlet etmektedir ki; hata, yanılma, sorumluluk gerektirmeyen ve affolunan şeyler yazılmaz. Çünkü yazarlar denmedi de bilirler dendi."

"Yaptıklarınız" sözü; kalbî ve bedenî amelleri kapsasa da burada bedenî amellere mahsustur. Çünkü gizli olan amelleri ancak Allah bilir.

Keşfu'l-Esrar isimli eserde dendi ki: ”Meleklerin bilmesi iki cihettendir. Söz ve hareket halindeki fiilleri görüldüğü şekliyle bilirler ve o şekilde yazarlar. Kalbî olan amelleri bilmeleri konusunda ise şöyle dendi: Onlar iyi amellerin iyi kokusunu duyarlar ve genel manada iyi amel ve kötü amel diye yazarlar."

Fuzayl bu âyeti okuduğu zaman şöyle dedi: ”Gafiller için bu ne dehşetli bir âyettir! Burada sakındırma ve tehdit vardır. Âsîlere şiddet, itaatkârlara lütuf ve müjde vardır. Yazılı meleklerin övülerek yüceltilmesinde hesap işinin önemine işaret vardır. Gerçekten hesap işi, Allah katında çok önemli işlerdendir. Onun için bu işte bu değerli melekler kullanılmaktadır. Bu işin yüce ve önemli oluşu, amel defterleri ve tespit açısından değil, kâtip meleklerin yüce olarak tanımlanması cihetindendir."

Bazı inkarcılar, yazıcı meleklerin insanla birlikte bulunmaları konusunu tenkid ederek şöyle söylemişler: ”Şayet melekler, onların defter ve kalemleri bizimle birlikte oldukları halde biz onları göremiyorsak, bizimle beraber aynı şekilde görmediğimiz dağlar ve ve şahıslar da bulunabilir. Bunlar meçhul işlere dalmaktır." Bu iddianın cevabı şudur: ”Melekler lâtif cisimler kabilindendir. Onların bizimle birlikte bulunmaları, görülmelerini gerektirmez. Nasıl ki Cenab-ı Hak, görmedikleri halde Bedir günü meleklerle mü'minleri desteklemiştir, işte cinler de bu kabildendir. Cenab-ı Hak şöyle buyurmuştur: ’...Çünkü o ve yoldaşları, sizin onları göremeyeceğiniz yerden onlar sizi görürler...' (A'raf: 27) Hava ve benzeri şeyler, letafetinden ötürü gözükmezler. ”

Amellerin yazılıp tesbit edilmesi, unutulma endişesinden dolayı değil, insanlara karşı delil ve onların itirazlarına kesin belge olsun diyedir. Allahu teâlâ insanlara, dünyada kendi aralarında yapageldikleri tarzda muamele etmektedir. Hakim karışısmda delil sağlam olsun diye yazılı belge ortaya atmak ve şahit getirmek gibi. Bunlar meselenin insanlar tarafından daha iyi anlaşılmasına yardımcı olur. İnsan bilir ki, Allah kendisini gözetmekte, melekler amellerini gözetleyip defterlere geçirmektedir. Bu ameller kıyamet günü insanlar arasında teşhir edilecektir. Bu durum insanı günah işlemekten daha ziyade alıkor, kötülükten daha çok men eder.

Meleklerin bilmesi konusuna gelince; İmam Gazâlî şöyle demektedir: ”Kalbinin hissettiği her zikri melekler de işitir. Onların bilmeleri senin bilmene bağlıdır. Yaptığın zikirden sen haberdar olmazsan melekler de haberdar olmazlar. Bu, kalbin Allah'tan gafil olarak yaptığı zikirdir."

Bundan çıkan netice şudur ki; meleklerin hadiselerden haberdar olmasıyla insanların haberdar olması birbiriyle kıyaslanmaz. Çünkü meleklerin ilmi ve fiili durumları insanların durumlarından farklıdır. İnsanlardan iç âlemi düzgün olanların Allah basiretlerini açar. Allah'ın bildirmesiyle gizli hallere muttali olurlar. Cisim olarak daha lâtif ve ruh olarak daha hafif olan meleklerin gayb âlemine vakıf olmaları elbette daha mümkündür.

10 ﴿