10Kazıklar sahibi Firavıın'a... Buradaki Firavun, Hazret-i Mûsa (aleyhisselâm) zamanındaki Firavun'dur. Adı el-Velîd b. Mus'ab Kıptî'dir. Firavun ise, onun lakabıdır. Burada Yüce Allah'ın Firavun kelimesini birçok kişinin lakabı olduğu halde tekil olarak getirmesinin sebebi, tekebbür ve böbürlenmede tek olduğu ve işi, Rab ve ilâh olduğunu iddiaya kadar vardırdığı içindir. Firavunun kazık sahibi olarak nitelenmesinin sebebi, askerlerinin ve bu askerlerin çadırlarının çokluğu sebebiyledir. Askerler konakladıkları yerlerde kendilerine çadır kuruyorlar ve tıpkı bugün kurulan çadırlar gibi bunları direklere ve uzun iplere bağlıyorlardı. ”Kazıklar sahibi" denmesinin sebebi, Firavunun askerlerinin çokluğu olabileceği gibi inanan kimselere kazıklar vasıtası ile işkence yapması da olabilir. Nitekim Keşfu'l-Esrâr da şöyle bir rivayet yer alır: ”İbn Abbas'tan rivayet olunduğuna göre Firavun'a 'kazıklar sahihi' denmesinin sebebi şu olay idi: Firavun'un kızının saçlarını tarayan hizmetçi bir kadın vardı. Bu kadın, Allah'a iman ediyor, fakat imanını gizliyordu. Birgün Firavun'un kızının saçlarını tararken birden tarağı elinden düşü verir. Kadın: 'Allah'ı inkâr eden kahrolsun' der. Bunu duyan Firavun'un kızı: 'Senin, benim babamdan başka bir ilâhın mı var?' diye sorar. Hizmetçi kadın: 'Benim de, senin babanında, göklerin ve yeryüzünün de bir tek ilâhı vardır ve O'nun hiçbir şerîki yoktur' der. Bunun üzerine Firavun'un kızı ağlaya ağlaya babasının huzuruna, girer. Firavun, neden ağladığını sorunca kızı: 'Senin sarayının bekçisinin karısı, senin, kendisinin, göklerin ve yerin ilâhının bir olduğunu ve hiçbir şerîki ve ortağı olmadığını iddia ediyor,' der. Bunun üzerine Firavun o kadına birisini gönderir ve huzuruna getirtir. Kadına kızının söylediklerinin doğru olup olmadığını sorar. Hizmetçi kadın, kızın doğru söylediğini ifade edince Firavun: 'Yazıklar olsun sana! İlâhını inkâr et,' der. Kadın: 'Bunu yapamam' deyince Firavun, kadının elini ve ayağım yere dikmiş olduğu dört kazığa bağlar ve ona: 'Allah'ı inkâr et, yoksa sana azap ederim' der. Kadın: 'Yapamam' deyince Firavun kadının kızını gözlerinin önünde keser. Fakat kadın Allah'ı inkâr etmez. Sonra da kadını keser. Yüce Allah da o kadını cennetine koyar. Firavun, İsrail oğulları arasında en güzel kadınla evlenir. Bu kadının adı 'Âsiye binti Müzâhim' dir. Âsiye Firavun'un, kızının saçını tarayan hizmetçiye yaptığını görmüştür. 'Firavun'un yaptıklarına acaba nasıl sabredeceğim, ben Müslümanıtn, o kâfir,' deyip kendi kendine ne yapacağını düşünürken birden Firavun yanına gelir ve Âsiye'nin yakınına oturur. Âsiye: 'Ey Firavun! Sen mahlûkatın en kötüsü ve en iğrencisin. Zavallı kadının üzerine yürüdün ve onu katlettin' der. Firavun: 'Herhalde o kadındaki delilikten sende de var' deyince Âsiye: 'Bende delilik yok. Asıl deli olan göklerin, yerin ve bu ikisi arasında bulunanların mâliki olan Allah'ı inkâr edendir. Allah her şeye kadirdir,' der. Bu ifade üzerine Firavun Âsiye'yi de işkence yapmak üzere dört kazığa bağlar. Yüce Allah da Firavun'un kendisine yapacak olduğu işkenceden sıkıntı duymaması için Âsiye'nin önüne cennete giden bir kapı açar. İşte bu esnada Âsiye, âyetin ifadesiyle şöyle söyler: '...Rabbiml Bana katında cennette bir ev yap. Beni Firavun'dan ve onun (kötü) işinden koru...' (Tahrîm: 11) Bu duadan sonra Yüce Allah Âsiye'nin ruhunu kabzeder ve onu yüce cennete koyar." |
﴾ 10 ﴿