7

Zekâtı da vermez onlar. Âyetteki ”zekât" manasına gelen ”elmamı" kelimesi, sözlükte az şey anlamındadır. Zekât, malın kırkta biri oranında -ki o az bir şeydir- alındığı için ”mâûn" kelimesi ile ifade edilmiştir. Âyet: ”Zekâtı menederler yani vermezler anlamındadır. Namazdan hemen sonra anılmış olması, mananın bu olduğuna işaret eder. Ya da ”mâûn", âdeten aralarında alıp verdikleri şeydir.

Yetime ve yoksula önem vermemek, kınamayı ve azarlamayı gerektirir. Dinin direği olan namaza önem vermemek, küfrün bir şubesi olan riyada bulunmak, İslâmın köprüsü olan zekâtı vermemek ve halka karşı kötü muamelede bulunmak, kınama ve azara daha çok müstehaktır. Müslüman adını taşıyan, ama bu nitelikleri üzerinde bulunduran niceleri var. O, ne büyük musibet!

İnsanların aralarında alıp verdikleri şeylerden murat, birbirlerine yardım olarak iyreti verip aldıkları şeylerdir. Bunlar balta, kazan, kova, iğne, taş, kalbur, keser, su ve tuz gibi şeylerdir. Komşunun, senin fırınında ekmek yapmak istemesi veya bir malını birgün ya da yarım gün senin yanında bırakması da bu kabildendir.

Âyet-i kerime, münafıkların özelliği olan cimrilikten menetmektedir. Allah'ın yardım ve tevfîkı ile Mâûn Sûresinin tefsiri sona erdi.

7 ﴿