2Onu malı ve kazandığı şey kurtarmadı. Yani kendisine helak geldiği zaman bunlar ona asla fayda vermedi. Yahut da bu âyet: ”Onu ne kurtardı?" anlamındadır. Buna göre âyetteki ”mâ" soru edatıdır. İnkâr içindir. ”Kazandığı şey", dünyada kazandığı kârlar, menfaatler, saygı ve taraftarlardır. Karun'dan daha zengin kimse yoktur. Ama malı onu ölümden de azaptan da koruyamamıştır. Rivayete göre Ebû Leheb şöyle dermiş: ”Eğer kardeşimin oğlunun söylediği haksa, ben kendimi malım ve oğlumla kurtarırım." Ama nafile. Umudu boşa çıktı, arzusu yerine gelmedi. Oğlu Uteybe'yi Şam yolunda aslan parçaladı. Uteybe Rasûlüllah'ın kızı ile evli idi. Şam'a doğru gitmek istedi. ”Muhammed'e varıp ona eziyet edeceğim" dedi. Rasûlüllah'ın yanına gelip: ”Ey Muhammed! Ben, 'battığı zaman yıldıza yemin ederim ki!' (Necm: 1) ve 'yaklaştı ve sarktı' (Necm: 8) âyetlerini inkâr ediyorum." dedi. Sonra Rasûlüllah'ın yüzüne tükürdü. Kızını boşayıp geri gönderdi. Bunun üzerine Hazret-i Peygamber: ”Allah'ım! Ona köpeklerinden birisini musallat et," diye beddua etti. Uteybe babasına varıp olanları haber verdi. Sonra Şam'a doğru sefere çıktılar. Bir yerde konakladılar. O aradaki bir kiliseden bir rahip yanlarına geldi ve: ”Burası yırtıcı hayvanların bulunduğu tehlikeli bir yer," dedi. Ebû Leheb: 'Ey Kııreyş! Bu gece bana yardım ediniz. Çünkü ben Muhammed'in bedduasından oğluma bir şey geleceğinden korkarım," dedi. Develerini topladılar, onları etraflarına çöktürdüler. Uteybe'yi ortalarına aldılar. Aslan onların arasını yara yara ve yüzlerini koklayarak geldi, Uteybe'yi öldürdü. Ebû Leheb'de, Bedir savaşından yedi gece sonra, kara kızıl hastalığından öldü. Bu hastalık bulaşıcı olduğu için, ailesi kendilerine bulaşır korkusuyla ondan uzak durdular. Leşi üç gün kaldı, koktu. Onun için bir çukur bile kazmadılar. Bir duvara yasladılar ve o gömülünceye kadar duvarın arkasından taş attılar. |
﴾ 2 ﴿