6Gerek cinlerden, gerek insanlardan.'“ el-Cinnetü," cin topluluğu demektir. ”Miri' vesvese vereni açıklamak için gelmiştir. Vesvese veren ise, insan ve cin olmak üzere iki kısımdır. Nitekim Allahü teâlâ şöyle buyurmuştur: ”Cin ve insan şeytanlarını her peygambere düşman yaptık..." (En'am: 112) Kendisine vesvese verilen ise, birtek cinstir. O da, insandır. Cin şeytanı, bazan vesvese verip, bazan çekildiği gibi, insan şeytanı da aynı şekilde yapmaktadır. Önce insana bâtıl fikirleri aşılar, sonra da ona karşı kendisini cok samimi ve merhametli bir dost gibi takdim eder. Dinleyen onu reddederse geri çekilip vesvese vermeyi bırakır. Şayet sözünü dinleyip kabul ederse vesveseyi artırır. Burada mühim bir incelik vardır; Felak sûresinde kendisine sığınılan Allah, bir sıfatla belirtildi. O da. ”felahın Rabbi" sıfatıdır. Kendisinden sığınılan ise, üç çeşit musibettir. Bunlar; gece, büyücüler ve hasetçidir. Nâs sûresinde ise, kendisine sığınılan Allah, üç sıfatla sıfatlanmıştır. Bu sıfatlar; Rab, melik ve ilâh'tır. Kendisinden sığınılan musibet ise, bir tektir. O da vesvesedir. Malumdur ki, istenilen şey çok önemli, ona karşı arzu da tam ve aşırı olursa, istekten önce isteyicinin övgüsü çok olur. Önceki sûredeki istek, bedenin, belirtilen âfetlerden selâmette olmasıdır. Bu sûredeki ise dinin, şeytanın vesveselerinden selâmette olmasıdır. Bu, her nekadar bir tek istekse de çok önemli bir istektir. Bedenin belirtilen musibetlerden selâmette olmasını istemek çeşitli ise de, dinin vesveseden selâmetini istemek kadar önemli değildir. Hazret-i Âişe validemizden şöyle rivayet edilmiştir: ”Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), her gece yatağına girdiği vakit, iki avucunu bir araya getirir, onlara üfler, İhlâs, Felak ve Nâs sürelerini okur, sonra da vücudunun erişebildiği yerlerini sıvazlardı. Önce başından, yüzünden ve vücudunun ön taraflarından başlar ve bunu üç defa yapardı." (1) 1- Hadisi, Buharî ve Sünen sahipleri tahrie ettiler. Bkz. Muhtasar-u ibn Kesîr: 3/692. Kûtu'l-Kulûb adlı eserde şöyle denilmektedir: ” Kul, dersine şöyle diyerek başlasın: 'Kovulmuş şeytanın şerrinden, her şeyi bilen ve işiten Allah'a sığınırım. Ey Rabbim! Şeytanların kışkırtmalarından sana sığınırım. Onların yanımda bulunmalarından da sana sığınırım Rabbim!' Sonra Nâs ve Fatiha sûrelerini okusun ve her sûreyi okuduğunda da: 'Allah doğru söyledi, Peygamberi de tebliğ etti' desin ve şöyle devam etsin: Allahım! Bu duamızda fayda ve bereket ihsan et. Hamd alemlerin Rabbi Allah'a aittir. Hayy ve Kayyımı olan Allah'tan af dilerim." Rivayet edildiğine göre. İbni Kesîr Kur'an'ı okuyup. Nâs sûresine geldiğinde Fatihayı ve Bakaranın ilk beş âyetini de okurdu. Bu hâle, varıp göçenin hâli denir. Çünkü o, okumasıyla hatmin sonuna ulaşıyor, hemen başka bir hatme geçiyor. Şeytanı mat etmek için Müslümanların toplu oldukları yerlerde hatim, bu şekilde yani İbn Kesîr ve başkalarının yaptıkları gibi yapılmaktadır. Ahmet b. Hanbel'den de şöyle bir söz rivayet edilmiştir: ”Nâs sûresini okuyan peşinden duâ eder, hatmine başka bir kıraat eklemesi müstehap olmaz. ” Bunun müstehap olduğuna dair de kendisinden bir görüş varid olmuştur. Irak âlimleri, Kur'an hatmedildiğinde üç kerre İhlâs okunmasını güzel görmüşlerdir. Şayet hatim, namazlarda olmuşsa İhlâs tekrar edilmez. İmam Buhârî'den şöyle rivayet edilmiştir: ”Her hatimde makbul bir duâ vardır. Kişi Kur'an'ı hatmettiğinde melek onun alnından öper." Ahmet b. Hanbel, hatim esnasında duâ etmenin müstehap olduğunu söyledi. Seleften bir topluluk da aynı görüştedir. Hatim indiren kimse, kıbleye yönelerek istediği duayı eder. Ellerini açar, Allah'a boyun eğer, duanın kabulünü umar, duada yaldızlı ifadelerden kaçınır. Duadan önce ve sonra Cenab-ı Hakkı över, Hazret-i Peygamber'e salevât getirir. Dua bitince ellerini yüzüne sürer. Hazret-i Ali, hatim indirdiğinde şu duayı okurdu: ”Allahım! Senden, huşu duyanların tevazuunu, yakîn sahiplerinin itilâsını, fazîletlilerle beraber olmayı, her güzelliğin ganimetini, her günahtan selâmeti, cennete ermeyi, cehennemden kurtulmayı dilerim." Cezerî şerhinde şöyle denilmektedir: ”Hatim indiren kişinin duada ısrar etmesi, mühim şeyler istemesi, manalı kelimeler kullanması, çoğu isteklerinin âhiretle, mü'minlerin işleriyle, kralların ve diğer idarecilerin ıslahıyla, onları itaatta başarı ile, aykırılıktan korunmaları, takva ve fazîlet hususunda yardımcı olmaları, hakkı yerine getirmeleri, din düşmanlarına ve diğer isyankârlara galip gelmeleriyle alâkalı olmalıdır." Hatim sırasında Hazret-i Peygamber'in söylediği bazı sözler şunlardır: ”Allahım! Bu yüce Kur'an la hana merhamet et. Onu benim için önder, nur, hidayet ve rahmet kıl. Allahım! Kur'an dan unuttuklarımı bana hatırlat. Ondan bilmediklerimi bana öğret. Gece gündüz Kur'an okumakla beni rızıklandır. Ey Alemlerin Rabbi! Kur'an'ı benim için delil yap." Ebu'l-Kasım Şâtıbî de hatim indirdiğinde şu duayı okurdu: ”Allahım! Biz senin âciz kullarınız. Erkek ve kadın kullarının çocuklarıyız. Üzerimizde hükmün geçerlidir. Üzerimizdeki hükmün sırf adalettir. Allahım! Sana ait bütün güzel isimlerinle - ki sen kendini bunlarla isimlendirdin veya kullarından birine öğrettin veya Kitabında bildirdin veya kimseye bildirmeyip kendine sakladın- senden istiyoruz ki, Kur'an'ı kalplerimizin baharı, gönüllerimizin şifası, üzüntülerimizin ve dertlerimizin ilâcı yap. Kendilerine nîmet verdiğin Peygamberler, sıddîklar ve sâlihlerle birlikte Sana, selâmet yurduna ve Naîm cennetine giden yolda onu bize delil eyle. Ey merhametlilerin en merhametlisi! ” Dualarımızın sonu, ”âlemlerin Rabbi olan Allah'a hamdolsun" demektir. *************** Allah'ın yardımıyla bu yüce Kur'an'ın tefsiri, Peygamberlerin önderi Hazret-i Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)' in hicretinin 1404. senesinde Mekke'de tamamlandı. Efendimiz Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem) ve bütün ashabına salât ve selâm olsun. |
﴾ 6 ﴿