BAKARA SÛRESİ

1

Bu mübarek sûre Medine'de inmiş olup 286 âyettir. Kur'ân-ı Azîmüşşân’ın ikinci süresidir. Allah'ın hikmetlerinin bir gereği olarak içinde sığır hâdisesinden bahsedildiği için «Bakara" adını almıştır. Kur'ân-ı Kerim'in en uzun süresidir.

İmam-ı Fakihi İbn Abbas'tan rivayet ederek şöyle demiştir: Mânası, «Enallahü A'lemü», yani Allahü teâlâ benim. Benden başka ilâh yoktur, demektir. (......) üç harftir. Ve üç mânaya delâlet eder. Elif ene'ye -ki ben demektir, mim , âlem kelimesine, lam Allah'a işaret etmektedir.

Kur'ân-ı Kerim Arap lisanı üzere indiğinden Araplar bazen bir harf söylerler, bundan bir kelime kast ederlerdi. Kur'ân-ı Kerim'in özelliklerinden biri de budur. Söylenen bir harfin çok mânası vardır. Sûrelerin başındaki bu gibi harflere -Huruf-u mukattaa» denilir. Bu harflerle neyin kast edildiğini ancak Yüce Allah bilir.

Bu mübarek surenin başındaki üç harf üç kelimeye işaret eder ki, yukarıda kısaca açıkladık.

İmâm-ı Kelbi (......) yemindir, Allahü teâlâ Kur'an'a and içerek «Allah tarafından kulu Muhammed'e indirilen bu kitapta, şek, şüphe yoktur», demiştir.

Allahü teâlâ'nın bu kelâmı üzerine and içmesinin hikmeti nedir? Bilindiği gibi Kur'ân-ı Kerim nazil olduğu sırada iki grup insan vardı. Birinci grup, Allah'ın kelâmını tasdik ve kabul eden mü’minler, ikinci grup ise ilâhi kelâmı kabul etmeyen, inanmayan kâfirlerdi. Allah'ın kelâmını kabul edenlere karşı yemine ne ihtiyaç vardı, Allah kelâmını kabul etmeyenlere ise yeminin ne faydası olacaktı?

Cevap: Allahü teâlâ Kur'ân-ı Kerim'i Arap lisanı üzere indirdi. Sözlerinin doğruluğunu başkalarına kabul ettirmek ve muhataplarını ikna etmek için Arapların and içmeleri âdetleriydi.

Yüce Allah da kitabına and içerek başlamıştır. Ta ki inanmayanlar, kıyamet günü biz onun doğruluğunu bilmiyorduk, demesinler. Bunu onlara delil göstermek ve kıyamet günü özürlerini kabul etmemek için kitabına yeminle başlamıştır.

Bazı tefsir sahipleri hakkında çeşitli görüşler belirterek şöyle demişlerdir: üç harftir. Ve üç isme işaret etmektedir. Elif Allah'a, lam Cebrail'e, mim Muhammed'e işaret etmektedir. O zaman mâna şu şekilde ortaya çıkar: «Allah'ın Cebrail vasıtasıyla Muhammed üzerine indirdiği Kur'an'da asla şek-şüphe yoktur.»

Bazı müfessirler de, bu üç harfin her biri Allah'ın isimlerinden birinin anahtarıdır. Elif, Allah isminin, lam, lâtif isminin, mim, mecid isminin anahtarıdır, demişlerdir.

Buna göre mâna, «Mecid ve lâtif olan Allah'ın Muhammed'e indirdiği bu kitapta şek - şüphe yoktur» şeklinde kendini gösterir.

İmam-ı Tirmizi demiştir ki: «Allahü teâlâ indirdiği sürenin içinde ne kadar ahkâm kıssası varsa başındaki harfleri ona işaret olarak koymuştur. Bütün harfler mânasından çıkarlar. Fakat bunu peygamberlerden ve velilerden başkası bilmez, Peygamberler nübüvvet nuruyla, velîler de velayet nuruyla bilirler.

Bir grup Yahudi, Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gelerek, «Eğer (......) âyeti doğru ise senin ümmetinin ömrü yetmiş bir yıl olacak» demişlerdir. (Yahudilere göre her harfin bir sayısal değeri vardır. Elifin sayısal değeri bir, lâm'ın otuz, mim'in kırktır. Ki toplam yetmiş bir eder.) Yahudiler harflerden anlam çıkararak bu hükme varmışlardır. Bunun üzerine Peygamberimiz tebessüm ederek, (.....) da olduğunu söylemiş, Yahudiler bu da doksan eder demişlerdir. Peygamberimiz yine (......) da olduğunu söyleyince işin içinden çıkamayarak Resûlüllah'ın huzurundan ayrılmışlardır. Herkes aklının erdiği kadar ilimden nasibini alır.

1 ﴿