57 «Ve üstünüze bulutu gölge yapmış, size kudret helvasıyla yelve kuşunu indirmiş, 'size rızık olarak verdiğimiz şeylerin iyilerinden, güzellerinden yiyin' (dedik). Onlar (nankörlüklerinden) bize zulmettiler. Fakat gerçekte kendi nefislerine zulmetmişlerdir.» Allahü teâlâ buyuruyor: Yahudilere, «Atalarınıza verdiğim nimetlerimi ve ihsanımı hatırlayın, onlara Musa (aleyhisselâm)'la beraber âsiler bölgesine gidin, onlarla savaşın» demiştik. Onlar verilen emre aldırmayarak Musa (aleyhisselâm)'a «Rabbinle beraber gidin savaşın,» demişlerdi. Bu hareketlerinden dolayı Yüce Allah onları Tih vadisinde kırk yıl mahsur bırakmıştı. Güneş onları âdeta yakıp kavuruyordu, Bu durum karşısında çok muzdarip oldular. Yaratan'ın rahmeti her şeyi kapladığı için onların yaptıklarını bağışlayarak gölgelensinler diye üzerlerine bulut gönderdi. Ve semada onlar için direk gibi bir nur belirdi ki, geceleyin ay yerine onları ışıklandırıyordu. Tih vadisinde yiyecek bir şey bulamadıklarından açlık ve yokluk içinde kıvranmaya başladılar Başka çıkar yolu bulamayınca Musa (aleyhisselâm)'a müracaat ettiler: «Açlıktan perişan olduk, buna bir çare bul» dediler. Kul bunaldığı zaman, arzularının yerine gelmesi için bütün hatalarını unutarak Rabbine müracaat eder ve yalvarır. Çünkü başka gidecek kapısı kalmamıştır. Son kapı odur. Musa (aleyhisselâm) da kavminin açlık ve kıtlıktan kurtulması için Allah'a dua etti. Allah Musa (aleyhisselâm)'ın duasını kabul etti ve onlara her sabah kırağı yağdırır gibi, kudret helvası yağdırdı. Musa (aleyhisselâm)’ın kavmi kudret helvasından bir gün bir gece yiyecek kadar alırlardı. Şayet fazla alırlarsa, kudret helvası kurtlanır, kokar, onların da huzurunu kaçırırdı. Yalnız cuma günü iki günlük alırlardı. Çünkü cumartesi kudret helvası gönderilmezdi. İsrailoğulları bir müddet kudret helvasından yedikten sonra Musa (aleyhisselâm)'a gelerek: «Biz bunu yemekten usandık, bu bizi helak edecek, Rabbine dua et de bize et taamı versin» demişlerdi. Musa (aleyhisselâm) anların taşkınlığını bildiği için Rezzâk-ı âlem olan Allah'a dua eder, Allah da Musa (aleyhisselâm)'ın duasını kabul eder, kavmine pişmiş bıldırcın eti gönderir. Kul, Allah'tan istemesini bilir, O'na karşı kulluk görevini yaparsa Allah onun isteklerini boşa çıkarmaz. Bazı tefsircilere göre bu bıldırcınlar, pişmemiş olarak gönderilmiş, onlar alıp kesmişler, pişirmişlerdir. Allahü teâlâ Yahudilere, Kur'ân-ı Kerim'de atalarına indirdiği nimetleri zikrederek bu nimetlere karşılık nasıl hareket ettiklerini açıklamaktadır. «Ve hatırlayın o ânı ki, sizi gölgelemek için üzerinize bulut gönderdik, size kudret helvası ve pişmiş bıldırcın gönderdik. Bunların helâl olanlarından rızık olarak yiyesiniz diye.» İsrailoğulları bıldırcınların bir kısmını yediler, bir kısmını da kurutup sakladılar. Halbuki onlara sadece yemeleri için müsaade edilmiş, biriktirmeleri veya saklamaları hususunda izin verilmemişti. Bunlar, 'biriktirmeyin' emrine uymadılar, aç kalırız korkusuyla biriktirdiler. Yüce Allah onlara: «Siz bunu yapmakla bize zarar etmediniz, kendi nefsinize zarar ettiniz» buyurmuştur. Biriktirdikleri için Allah onlardan bu nimetini kesti. İlâhî emre muhalefette bulunanlar cezalarını mutlaka göreceklerdir. İlâhî emre itaat edenler de mutlaka mükâfatlarına kavuşacaklardır. Hem de fazlasıyla. Ebû Hüreyre (radıyallahü anh) Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem)'den rivayet ederek demiştir ki: «İsrailoğulları olmasaydı, et kokmayacak, yiyecekler çürümeyecekti. Havva anamız olmasaydı hiç bir kadın beyine ihanet etmeyecekti. İsrailoğulları yiyeceklerin çürümesine, Havva anamız da kadınların kocasına ihanetine sebep oldu» (Câmiu's-Sağir), Allahü teâlâ İsrailoğullarını Tih vadisinden çıkardığını, yiyeceği bol bir kasabaya gönderdiğini şu âyetiyle beyan ediyor: |
﴾ 57 ﴿