195

«Allah yolunda mallarınızı harcayın. Kendinizi tehlikeye atmayın. İyilik edin. Allah muhakkak iyilik edenleri sever.»

Bu âyetin nüzul sebebi şöyledir: Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) düşmana karşı savaşa çıkmayı sahabelerine emretti. Bunun üzerine Medine'nin ileri gelenlerinden bir cemaat dediler ki: «Yâ Resûlâllah, biz ne ile savaşa çıkalım. Yiyecek bîr şeyimiz yok, kimse de bize yardımda bulunmuyor.- O zaman Allahü teâlâ bu âyeti inzal buyurdu: «Ey servet sahipleri, malınızın bir kısmını Allah yolunda yoksullara infak edin. Onu elinizde tutarak ve yoksullardan saklayarak helak olmayın. Zira siz fakirlere yardımda bulunmaz, onların ihtiyacını yerine getirmekten kaçınırsanız, onlar da sizinle savaşa iştirak etmekten çekinirler, kaçarlar. Siz de düşmanın karşısında azlığınızdan dolayı mağlûp düşer, mallarınızla helak olursunuz. Bir kısmını Allah rızası için onlara vermekten çekinirken sonra hepsinden olursunuz. Hem siz, hem aile efradınız, hem de mallarınız helak olur. Eğer siz Allah rızası için yoksullara infak eder, onların yardımına koşarsanız siz de, aile efradınız da, mallarınız da düşmanın eline düşüp yok olmaktan kurtulur. Çünkü onlar da sizinle beraber düşmana karşı canla başla mücadele edeceklerdir.»

Bu âyet-L celileden anlaşılan bir başka mâna da şudur: Malınızın bir kısmını tasadduk edin, cimri olmayın. Yarın siz o malı mirasçılara bıraktığınız zaman siz onun menfaatinden mahrum olacak, mirasçılar ise diledikleri gibi harcayacaklardır. Eğer gayr-i meşru yolda harcarlarsa tasadduk etmediğiniz için azabını siz çekeceksiniz. Onlar da geçici safasını süreceklerdir. Zira o malın bir kısmını Allah yolunda tasadduk etmediğiniz için sizden davacı olacaktır. Böylece elinizle kendinizi helak etmiş olacaksınız.

Bu âyetin bir mânası da şudur: Haram maldan yapılan hayır, Allah katında asla kabul edilmez. O mal kıyamet günü sahibinin yüzüne çarpılır. O haram sahibini ateşe götürür, helak eder. Zira haram ateşten bir parçadır, her zaman sahibini ateşe götürür.

Imam-ı Katâde şöyle demiştir: «Haram maldan sadaka verenler, hayır yapanlar, bundan sevap bekledikleri takdirde kâfir olurlar. Kâfir ise ebedî olarak azaptadır.

Bu âyet-i celilenin devamında Allahü teâlâ şöyle buyurmuştur:

«Allah yolunda ihsan edin, tasaddukta bulunun. Hak teâlâ ihsan edenleri sever.»

İhsan, Allah rızası için karşılıksız iyilik yapmaktır. Yapılan iyilik ve hayrın Allah indinde kabul olması için, sadece Allah rızası için yapılması gerekir, Allah rızası için yapılmayan ibadetler ve iyilikler Allah katında makbul değildir. Bu türlü ibadetler ve iyilikler kabul edilmez. Zira Allahü teâlâ ihsan edenleri sever. Kendi rızası için amel edenlerden hoşlanır. Ona göre fazlasıyla mükâfat verir. Çünkü Yüce Allah her şeye kadirdir.»

195 ﴿