269

«Allah hikmeti kime dilerse ona verir. Kime de hikmet verilirse muhakkak ki, ona çok hayır verilmiştir. Bunu ancak akıl sahipleri anlar.»

Allahü teâlâ kime dilerse ona hikmet verir. Hikmetten maksat, dinde fakih ve âlim olmak, Kur'ân'a sadık kalmaktır. Söylediğini doğru söyleyen, hikmet sahibi, şeriata uygun konuşan kimsedir. Onlar şeytana ve onun vesvesesine tâbi olmazlar. Bu özellikler kendisinde olanlara çok hayır ve mükâfat verilmiştir. Zira onların hareketleri ve sözleri Allah'ın Kitabına ve Peygamberin sünnetine uygundur. Onlar Kitaba ve sünnete aykırı bir harekette bulunmazlar. Allah'ın emirlerine asla muhalefet etmezler. Allah'ın emirlerini olduğu gibi yerine getirir ve yasaklarından kaçınırlar. Böylece dünya ve âhiretin mutluluğuna erişirler. Arzu ettiklerine nail olurlar ve korktuklarından da emin olurlar.

Hikmet ehli şöyle demişlerdir: «Kendilerine hikmet ve Kur'an ilmi verilenler, bunun kıymetini çok iyi bilmelidirler. Kur'ân-ı Azimüşşân'ı hıfzetmek lûtf-u ilâhîdir. Dünya menfaati için kimseye tevazu', rağbet ve hürmet etmemelidirler. Ancak bunu Allah rızası için yapmalıdırlar. Zira kendilerine verilenler dünya malından çok daha üstündür. Çünkü Yüce Allah dünyanın bütün hazineleri ve makamları için «lehü metâun kalîl - onun için az bir menfaat vardır.» Buna karşılık ilim için. «hayran kesîr - ilim çok hayırlıdır» buyurmuştur, ilim sahibi elbette, servet sahibinden daha üstündür. Zira Yüce Allah «bilenlerle bilmeyenler hiç bir olur mu?» buyurmuştur. Şayet ilmiyle amel ederse ondan çok daha hayırlıdır. Hayrı az olanla hayrı çok olan elbette bir değildir.

Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: «Bir kimse dünya menfaati için zenginliğinden dolayı birine tevazu' ve saygıda bulunursa dininin üçte biri gitmiş olur. Dindarlığından ve fakire yardım ettiği için saygı duyarsa, bu hayır ve güzel ahlâklılık olur.» Zira duyduğu saygı menfaat karşılığı değil, Allah rızası içindir. Fakat bir çokları yaptıkları hayırdan ve verdikleri sadakadan dolayı tekebbüre kapılarak mağrur olmuşlar, doğru yoldan ayrılıp dalâlete düşmüşler ve helak olup gitmişlerdir. Mü’min, Kur'ân'ın emrine uyar, onun gösterdiği yolda gider, emirlerinin tatbikçisi olur. Vermiş olduğu sadakalardan dolayı kibirlenmez. Allah yolunda infak eder, cimrilik yapmaz, şeytana tâbi olmaz. Hakk'a tâbi olur, başkasına aldırmaz.

269 ﴿