272

«Onları hidayete erdirmek sana düşmez. Ancak Allah dilediğini hidayete erdirir. İnfak edeceğiniz hayır kendi menfaatmizedir. Zaten siz, Allah'ın rızasını aramaktan başka bir suretle infak da etmezsiniz ya. Hayır namına ne infak ederseniz karşılığı tam olarak size ödenir. Siz haksızlığa uğratılmazsınız.»

Bu âyet-i celilenin nüzul sebebi şudur: Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) gaza umresini ifa etmek için Mekke'ye gelir. Hazret-i Ebû Bekir'in kızı Esma da oradadır. Müşrik olan annesi Katiyle ile dedesi Ebü Kuhafe ondan yardım talebinde bulunurlar. Esma (radıyallahü anhâ) da onlara, «Peygamberimize sormadan size bir şey veremem, zira siz, bizim dinimizde değilsiniz» der ve durumu gelip Peygamberimize arzeder.

Bunun üzerine bu âyet-i celile inzal olmuştur. Allahû Teâlâ -Yâ Muhammed, onlan hidayete erdirmek senin üzerine bir borç değildir. Ancak, Allah dilediğini hidayete erdirir» buyurmuştur.

Soru: Yüce Allah bir âyet-i celilesinde: -Yâ Muhammed, sen doğru yola hidayet edersin» buyurmuştur. Halbuki bu âyette: «Yâ Muhammed, onları hidayete erdirmek sana düşmez» denmektedir. Bu iki âyet arasındaki özellik ve fark nedir?.

Cevap: Birinci âyetten maksat, doğru yolu bildirip, ona davettir. Görev, Hakkı bildirip, ona davet etmektir, ikinci âyetten maksat hidayettir. Îmanı olmayanlara, îman nasip ederek hidayete erdirmektir. Bu da ancak Allah'a mahsustur. Bunun için Yüce Allah Peygamberimize: «Yâ Muhammed, onları hidayete erdirmek sana düşmez. Ancak Allah dilediğini hidayete erdirir- buyurmuştur.

Sizin vermiş olduğunuz sadakalar kendiniz içindir. Mü’mdne de verseniz, mü’min olmayana da verseniz aynıdır. Allah rızası için verdiğiniz her şeyin karşılığını bulacaksınız. Bu âyette mü’min olmayanlara da sadaka verileceğine işaret vardır, Gayr-i müslime sadaka verilebilir, fakat zekât verilemez. Zekât ancak mü’minin hakkıdır.

Hazret-i Ömer (radıyallahü anh) gayr-i müslimlerden birinin, dilendiğini görünce «biz zamaniyle senden cizye (vergi) aldık, şimdi seni ihmal edemeyiz» demiş ve ona devlet hazinesinden aylık bağlamıştır. Hazret-i Ömer'in bu hareketi kâfire sadaka verilmesinde mahzur olmadığını gösterir. Siz, Allah rızası için infak ediyorsunuz, ihtiyaç sahibi kimse ona veriniz. Kabul edici Yüce Allah'tır. Verdiklerinizin sevabı ve mükafatı sizindir. Kime verirseniz veriniz, sevabınızdan asla bir şey eksilmez. Yeter ki yapılan her şey Allah rızası için olsun.

Allahü teâlâ, sadaka âyetlerini peşi peşine indirmiş, bunun hikmetlerini ve faziletini beyan etmiştir. Kullarının zekât ve sadaka vermelerini, mallarından infakta bulunmalarını da emretmiştir. Çünkü bunlarda düşünebilenler için dünyevi ve uhrevî sayılamayacak kadar hikmetler vardır.

272 ﴿