64 «De ki: Ey ehl-i kitap hepiniz, sizinle bizim aramızda müsavi olan bir kelimeye gelin. Allah'dan başkasına kulluk etmeyin. O'na hiç bir şeyi eş koşmayalım. Allah'ı bırakıp da kimimiz kimimizi Rab ittihaz edinmesin. Eğer yine yüz çevirirlerse o vakit deyin ki: «Şahid olun, biz muhakkak Müslümanlarız.» Allahü teâlâ, Peygamberimize şöyle buyurmuştur: «Kendilerine kitap verilip de îman etmeyenlere de ki: -Ey Ehl-i Kitap hepiniz, sizinle bizim aramızda müsavi olan bir kelimeye gelin.» Bunlar kendilerine Tevrat verilen Yahudilerle, İncil verilen Hıristiyanlardır. Bu zümreler kendi dinlerinin üstün olduğunu söyleyerek Peygamberimizin peygamberliğini kabul etmemişlerdi. Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) de, onlarla «sizinle bizim aramızda müsavi olan bir kelimeye gelin' demişti (Buhâri). Peygamberimizin, onları davet ettiği kelime «la ilahe illallah Muhammedün Resûlüllah» dır. Onlar bu kelimeye yaklaşmamışlardır. Şayet bu kelimeye gelselerdi zaten Müslüman olurlardı. Peygamberimiz, onlara şöyle demiştir: «Allah'a itaat si-' zin de göreviniz, bizim de görevimizdir. Madem ki Allah'a inanıyorsunuz O'nun emirlerine itaat etmek de görevinizdir. Sizin canınız ve malınız, bizim malımız ve canımız gibi haramdır. Gelin hepimiz Allah'a kulluk edelim. O'ndan başkasına kulluk etmeyelim. O'na hiçbir şeyi ortak koşmayalım. Allah'ı bırakıp da, kimimiz kimimizi Rab ittihaz edinmesin.» Hıristiyanlar Allah'ın üç olduğunu söylüyorlar ve Hazret-i İsa'yı Rab kabul ediyorlardı. Peygamberimiz yine onlara «kiminiz kiminize Allah'a isyan olan şeylerde itaat etmesin. Gelin hakka tâbi olalım' buyurmuştur. Peygamberimiz onlara Allah'ın âyetlerini anlattıktan sonra, onlar yine imana gelmemişler, haktan yüz çevirmişlerdir. Yüce Allah onlar için şöyle buyuruyor: -Ya Muhammed, sen bu hakikatleri onlara bildir, eğer bundan sonra îman etmezler, yüz çevirirlerse o vakit deyin ki: «Siz Allah'a itaat etmediniz ve O'nun emirlerine tâbi olmadınız. Şahid olun, biz îman ettik. O'nun emirlerine tâbi olduk ve biz Müslümanlarız.» Allah'ın emirlerinden yüz çevirmeyenler elbette ki, O'nun va'd ettiği mükâfatlara nail olacaklardır. Yüz çevirenler ise, lâyık olduklarını göreceklerdir. Bu âyet-i celile şuna da delâlet etmektedir: Mü’minlerin, Allah'ın ve Resûlü'nün emirlerini münkirlere ve bid'at ehline bildirmeleri ve onlan Allah'ın dinine davet etmeleri gerekir. Bunu yapmak her Müslümanın görevidir. İyiliği emretmek, kötülükten alıkoymak Allah'ın emridir. Müslüman bunu yapmadığı takdirde Allah indinde mes'uldür. Şayet onlara Allah ve Resulünün emir ve yasaklarını bildirir de, onlar yine küfür ve isyanlarına devam ederlerse o zaman onlarla olan bütün ilişkilerin kesilmesi gerekir. Mü’min onlarla ilişkisini kesmedikçe îmanı kâmil derecesine yükselemez. Allah'a karşı küfür ve isyanda bulunanlar, mü’minin ana-baba, kardeş, çocuk ve en yakın hısımları bile olsa, onlarla olan münasebetlerini ve dostluklarını kesecektir. Bu, Yüce Allah'ın emridir. Mü’min ancak bu suretle îmanı kamil derecesine yükselebilir. Mü’min, onlardan ilgiyi kesmedikçe, onların küfür ve isyanlarına göz yumdukça îmanı kâmil sahibi olamaz. Zira Allah'a isyan edenin isyanına göz yummak veya ona rıza göstermek, onu yapmak gibidir. |
﴾ 64 ﴿