6

«Ey iman edenler, namaza kalkacağınız zaman yüzlerinizi, dirseklere kadar ellerinizi ve başlarınızı meshedip, her iki topuğa kadar ayaklarınızı yıkayın.»

Yüce Allah, bu âyet-i celilesinde abdestin farzlarını beyan ediyor. Abdest namazın anahtarıdır. Namaz ise dinin direğidir. İnsanı, dünya işlerinden koparıp, Allah'ın huzuruna yönelten ve fiilen kul olduğunu isbat ettiren bir ibadettir. Böyle bir ibadetin icra edilebilmesi için, kişinin maddeten ve manen temiz olması gerekir. Bunun için de âyet-i celîlede abdestin farzları bildirilmiştir.

Ey iman sahipleri, namaz kılacağınız zaman abdestinizi güzelce alın. Abdest alırken yüzünüzü tüy bitiminden çene altına kadar yıkayın. Ellerinizi parmaklarınızın ucundan dirseklerinize kadar yıkayın. Bu yıkamaya dirsekler de dahildir. Başınızın dörtte birini meshedin. Ayaklarınızı - topuklar dahil - yıkayınız. Abdest alınırken, abdest azalarında kuru yer kalmayacaktır. Eğer abdest azalarında kuru yer kalırsa abdest olmaz. Abdest olmayınca namaz da olmaz. Yukarda sayılanlar abdestin farzlarıdır. Bunlardan başkası ise, abdestin sünnetleridir.

Allahü teâlâ âyet-i celîlenin devamında şöyle buyuruyor:

«Eğer cünüpseniz boy abdesti alın. Şayet hasta veya yolculukta iseniz, ya da ayakyolundan gelmişseniz, yahut da kadınlara yaklaşmışsanız ve bu halde su da bulamamışsanız o vakit tertemiz bir toprakla teyemmüm edin. Yüzlerinizi ve ellerinizi onunla mesnedin.»

Bu âyet-i celile İslâm dininin kolaylık dini olduğunu bir kez daha vurgulamaktadır. Âyet-i kerîmede zikredilenler her an insan oğlunun başına gelebilecek olan şeylerdir. Yüce Allah kullarına her kolaylığı göstermiştir. Gerek ibadetlerde ve gerek diğer ilâhi emirlerde asla zorluk yoktur. Ey iman edenler, siz cünüp olduğunuz zaman hemen yıkanınız. Cünüp olanların hemen yıkanması gerekmektedir. Cünüplünün yemesi, içmesi, gezip-tozması ve herhangi bir iş ile meşgul olması caiz değildir. Bu bakımdan cünüp olanlar için «Hemen yıkanınız» emri söz konusudur. Müslümanın bu emre itaat etmesi gerekir. Cünüplü yıkanırken vücudunda en küçük bir kuru yer kalmayacaktır. Eğer kuru yer kalırsa yıkanmamış sayılır ve cünüplük çıkmaz. Buna çok dikkat etmek gerekir.

Şayet hasta olur ve hastalığınız su kullanmanıza mani olursa, o zaman temiz bir toprakla teyemmüm yapar, namazlarınızı kılar, Kur'an'ınızı okursunuz. Yolculukta, ayakyolundan geldiğinizde, veya hanımlarınıza yaklaştığınızda, abdest almak veya yıkanmak için su bulamadığınız takdirde temiz bir toprakla teyemmüm eder, namazlarınızı kılarsınız. Tâ ki su bulup kullanacak duruma gelinceye kadar. Su bulunduğu takdirde yıkanma fırsatı da olursa, derhal yıkanmak gerekir. Suyun bulunmadığı yerde teyemmüm yapılır, o teyemmüm ile namaz kılınır, Kur'an okunur.

Teyemmümün yapılışı: Teyemmüm temiz toprak, tuğla, alçı, kireç gibi şeylerle yapılır. Önce niyet edilir. Teyemmümde niyet farzdır. Sonra iki el toprağa vurulur ve yüz iyice ellerle meshedilir. Yüzden sonra yine eller toprağa vurulur, elin parmak ucundan başlayarak dirseğe kadar meshedilir. Sonra aynı şekilde sol elin parmak ucundan dirseğe kadar meshedilir. Abdestte olduğu gibi, meshe dirsekler de dahildir. Teyemmümde baş ile ayaklar meshedilmez. Bu Allahü teâlâ'nın kullarına bir lütfudur.

Yüce Allah âyeti celilenin devamında şöyle buyuruyor:

«Allah, sizin üzerinize bir güçlük yapmayı dilemez. Fakat iyice temizlenmenizi ve üstünüzdeki nimetinin tamamlanmasını diler. Tâ ki şükredesiniz.»

Yüce Allah suyun bulunmadığı yerlerde kullarına kolaylık olsun diye teyemmümü emretmiştir. Çünkü Allahü teâlâ kullarına asla yapamayacakları şeyleri emretmez. Ancak onların yapabilecekleri şeyleri emreder. O, kullarının iyice temizlenmesini ve üzerlerindeki nimetlerinin tamamlanmasını diler. Abdest ve gusül, ibadet yapabilmek için şarttır. Abdestsiz ve gusülsüz ibadet olmaz. Bunun içindir ki suyun bulunmadığı yerde, ibadetlerin aksamaması için ve mü’minlere kolaylık olsun diye Yüce Allah teyemmümü emretmiştir. Tâ ki insanlar Allah'ın nimetlerine şükretsinler, nankörlük etmesinler. Bütün bunlar Allah'ın kullarına olan lütfudur. Görülüyor ki, bütün nimetler insanoğlunun emrine verilmiş ve onların da, bu nimetin sahibine şükretmeleri istenmiştir. Şükretmeyenler elbette cezalarını göreceklerdir. Şükredenler ise, mutlaka umduklarına nail olacaklardır.

6 ﴿