21

«Ey milletim, Allah'ın size takdir ettiği mukaddes yere girin. Ardınıza dönmeyin, yoksa kayıp edenler olarak dönersiniz, demişti.»

Musa (aleyhisselâm) kavminin şirkten ve küfürden temizlenerek peygamberler diyarı olan Beytülmukaddes'e veya Şam'a girmelerini istemiştir. Eğer kavmi oraya girerse günahlarından temizlenmiş olacaklardı. Hazret-i Musa ilâhî emir gereği kavminin oraya girmesini istiyordu. Zira her peygamber kavminin ve kendisine tâbi olanların Allah'a itaatkâr ve ilâhi nimetlere nail olmasını isterler. Bunun için de Musa (aleyhisselâm) kavmine şöyle demiştir: «Ey milletim, Allah'ın size takdir ettiği mukaddes yere girin. Ardınıza dönmeyin, yoksa kayıp edenler olarak dönersiniz.» Onların o beldeye girmeleri Allahü teâlâ'nın emridir. Hazret-i Musa da kavmine Yüce Allah'ın emrini bildiriyordu. Onlar ismi geçen beldeye girdikleri takdirde günahlarından temizlenmiş ve arınmış olacaklar, girmedikleri takdirde günahkâr ve âsi kalacaklardı.

Bazı tefsircilere göre o belde, Allah tarafından Hazret-i İbrahim'e vaat edilen ve ondan sonra çocuklarına miras olarak kalan bir beldedir. İbrahim (aleyhisselâm) Nemrut'un hazırladığı ateşe atılmak üzere mancınıkla havaya fırlatıldığı zaman Yüce Allah Cebrail'i göndererek ona şöyle hitap etmiştir: «Yâ İbrahim, Allah'ın sana selâmı var, gözünün görebildiği yere kadar sana vereceğini vaat etti.» Bu beldeler Filistin, Sanı, Ürdün ve çevresidir.

Musa (aleyhisselâm) kavmine: «Mukaddes bir yere girin. Allahü teâlâ atanız İbrahim'e orada oturmasını emretmiştir. Orası atanızdan size mirastır. Atanızın mirasında oturmanız Allah'ın emridir. Emrolunduğunuz şeyden geri dönmeyin, aksi takdirde en büyük zarara uğrayanlardan olursunuz» demiştir. O mukaddes beldeye girenler mükâfatını, girmeyenler de cezasını göreceklerdir.

Musa (aleyhisselâm) zamanında Filistin'de cebbar ve âsî bir kavim vardı. Yüce Allah, Musa (aleyhisselâm)'nın kavmine o cebbarların bulunduğu beldeye girmelerini emretmiştir. İsrailoğuîları on iki kabile idi. Hazret-i Musa, her kabileden birer kişi seçerek o cebbarların durumunu öğrenmek için Filistin'e göndermiştir. İsmi geçen beldede yaşayan cebbarlar iri yapılı ve azgın kimselerdi. Musa'nın elçileri onları görünce korkmuşlar ve içlerinden birkaç kişi elçileri yakalayıp reislerine götürmüşlerdi. Bazılarına göre ise, on iki kişiyi «Acun» adında biri sırtlayıp götürmüştür. Başkanları bir kişinin onları getirdiğini görünce «Bizim elimizden bu şehri alacak olan siz misiniz?» demiş ve kendilerini öldürmek istemişti. Karısı ise buna mani olmuş ve «Sen bu zavallıları mı öldüreceksin? Onları bırak. Bir miktar yiyecek ver, yesinler-içsinler ve kavimlerine döndükleri zaman bizim büyüklüğümüzü haber versinler» demişti. Kıral, denilenleri yapar ve onları serbest bırakır. Musa'nın elçileri geriye dönerler ve o zorba kavmin azgın olduğunu kendi milletlerine haber vermeyeceklerine dair aralarında sözleşirler. Böylece kavimlerine dönerler, vaatlerim bozarlar ve cebbarların durumunu olduğu gibi bildirirler. Ancak içlerinden ikisi sözünde durur ve kendi kavimlerini onlarla savaşa razı ederler. Bunlar da Yûşa ibn Nün ile Kâlib ibn Bûknâ'dır.

Musa (aleyhisselâm), Filistin'i onlardan almak için bütün kabilelerini çağırır. Ancak hiçbiri Filistin'e girmeye cesaret edemez, o cebbar kavimden korkarlar ve onlar orada bulunduğu sürece Filistin'e giremeyeceklerini bildirirler.

21 ﴿