88

«Allah'ın size verdiği rıziktan temiz ve helâl olarak yeyin. İman etmiş olduğunuz Allah'dan korkun.»

Bu âyet-i celîlenin nüzul sebebi şudur: Sahabeden bir cemaat Osman ibn Ma'zûn'un evinde toplanarak insanlardan ayrılıp, bir köşeye çekilerek, yemeden - içmeden vazgeçip sadece ibadetle meşgul olmak üzere aralarında anlaşırlar. Bu ahidlerine uyarak insanlardan ayrılıp uzlete çekilirler. Yüce Allah onları bu hareketlerinden men ederek şöyle buyurmuştur: «Ey iman edenler, Allah'ın size 'helâl ettiği temiz şeyleri haram kılmayın ve haddi aşmayın.» Yüce Allah yerde ve göklerde olan şeylerin hepsini kulları için yaratmıştır. Bunlardan kullarının menfaatine olanları helâl, zararına olanları da haram kılmıştır. Allahü teâlâ'nın yaratmış olduğu her şeyin bir hikmeti vardır. Fakat biz bu hikmeti bilemeyiz. Boşuna hiçbir şey yaratılmamıştır.

Sahabe-i kiram, Allah'ın helâl ettiği şeyleri kendilerine haram kılınca, Yüce Allah onları bu durumdan men etmiştir. Allah'ın size helâl ettiği şeyleri kendinize haram kılmayın. Dininizde haddi aşmayın. Doğrusu Allah aşırı gidenleri sevmez. Allah'ın size verdiği rızıkların temiz ve helâl olanlarından yeyin. Allah'ın helâl kıldığını kendinize haram kılmayın.

Said ibn Müseyyeb şöyle nakletmiştir: «Osman ibn Ma'zun Peygamberimize gelerek «Yâ Resûlallah gönlüme bir şey doğdu, beni günlerdir meşgul ediyor ve bugüne kadar onu sizden başkasına söylemeyi arzu etmedim» der. Bunun üzerine Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem): «Yâ Osman, gönlünden geçen nedir?» diye sorar. Osman cevaben: «Yâ Resûlallah, kendimi kısırlaştırıp, kadınla olan ilgimi kesip uzlete çekilmek istiyorum» cevabını verir. Peygamberimiz Osman'ın bu, sözüne karşı çıkarak: «Yâ Osman, benim ümmetim nefsini ancak oruç tutmakla teskin eder» buyurur. Bunun üzerine Osman «Yâ Resûlâllah gönlüm insanlardan ayrılıp bir dağ başında uzlete çekilmek istiyor» der. Peygamberimiz bunu da kabul etmez ve şöyle buyurur: «Yâ Osman, benim ümmetimin uzlete çekilmesi mescidlerde namaz vakitlerini beklemek için oturmalarıdır. Ancak onlar namaz vakitlerini beklemek için insanlardan ayrılıp mescidlerde oturabilirler.» Osman yine Peygamberimizden istekde bulunmaya devam eder ve şöyle der: «Yâ Resûlallah, gönlüm yeryüzünün her tarafında gezip - dolaşmak istiyor, bir yerde durmak istemiyor». Peygamberimiz, Osman'ın bu sözüne şu cevabı verir: «Ümmetim ancak Allah yolunda savaşmak, hac etmek ve umre yapmak için sefere çıkar.»

Bu defa Osman «Yâ Resûlallah, gönlüm elimdeki malın hepsini tasadduk etmek istiyor» der. Osman'ın bu sözünü de hoş karşılamayan Peygamberimiz şöyle buyurur: «Kendini, çoluk - çocuğunu geçindirmen, yoksullara ve yetimlere yardımda bulunman, malının hepsini tasadduk etmenden daha efdaldir.» Osman bu defa Peygamberimize şöyle der: «Ey Allah’ın Resulü, gönlüm hanımımı boşayıp, sadece ibadetle başbaşa kalmak istiyor.» Peygamberimiz Osman'ı bundan da şiddetle men ederek şöyle buyurur: «Senin hicretin, haram olan şeylerden sakınman veya vatanını terk edip benim yanıma gelmen veya benden sonra kabrimi ziyarete gelmen, yahut öldükten sonra bir, iki, üç ve dört nikâhlı kadın bırakmandır ki, bunlarda senin için hicret sevabı vardır.»

Osman bu defa «Ey Allah'ın Resulü, zevcemi boşamaktan beni men ettin. Gönlüm onunla bir araya gelmeyi terk etmek istiyor» der. Yüce Peygamberimiz Osman'ın bu isteğine karşı çıkar ve şöyle buyurur: «Yâ Osman, bir mü’min zevcesiyle veya cariyesiyle bir araya gelerek onlardan bir çocuğu dünyaya gelir de ölürse, kıyamet günü o çocuk anasına - babasına şefaatçi olacaktır. Şayet çocuk anasından - babasından sonra ölürse kıyamet günü onlar için nur olur.»

Osman yine gönlünden geçenleri Peygamberimize sıralamaya devam eder ve şöyle der: «Ey Allah'ın Resulü gönlüm her gün et yemek istiyor.» Peygamberimiz: «Hayır ya Osman, ben eti severim. Eğer Rabbimden her gün et yemek için müsaade isteseydim, müsaade etmezdi» buyurur. Çünkü et insanın şehevî arzularını kamçılar. Bu bakımdan Peygamberimiz her öğün et yemeye müsaade etmemiştir. Bu defa Osman «Yâ Resûlâllah, gönlüm her gün güzel koku sürünmeyi arzu ediyor» der. Peygamberimiz «Hayır ya Osman, Cebrail bana iki, üç günde bir ve her cuma günü koku sürünmemi bildirdi. Ya Osman, benim sünnetime tâbi ol, ondan yüz çevirme. Kim sünnetimden yüz çevirir ve tevbe etmeden ölürse kıyamet günü melekler onu, benim kevserimden içmekten alıkoyarlar ve bana yaklaştırmazlar» buyurur. Peygamberin sünnetinden yüz çevirenler, O'nun şefaatinden mahrum kalırlar. Sünnetine tâbi olanlar ise, şefaatine nail olurlar.

Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) mü’minlere ağır gelecek olan şeyleri Osman'ın şahsında men etmiştir. Osman (radıyallahü anh) ‘ın arzu ettiği şeyler mü'minlerin bir çoğuna ağır gelecek olan şeylerdir. Bu bakımdan Peygamberimiz Osman'ı bu işleri yapmaktan men etmiştir. Bu, İslâm dininin kolaylık dini olduğunu gösterir. İslâm, hiç kimsenin kendi nefsine zulmetmesini istemez. Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) ile Osman arasında bu şekilde bir konuşma cereyan ettikten sonra, Yüce Allah yukardaki âyet-i celîleyi inzal ederek şöyle buyurmuştur-. «Ey iman edenler, Allah'ın size helâl ettiği temiz şeyleri haram kılmayın ve hududu da aşmayın.» Allahü teâlâ'nın helâl kıldığı şeyleri haram, haram kıldığı şeyleri de helâl sayanlar İslâm ulemâsına göre kâfir olurlar. Yüce Allah kâfirleri ve dinde haddi aşanları asla sevmez.

Ey iman edenler, eğer siz Allah'a hakkıyla iman etmişseniz haram kıldığı şeyleri helâl, helâl kıldığı şeyleri de haram saymaktan korkunuz. Allah'ın emirlerine karşı gelmekten ancak iman sahipleri korkarlar.

88 ﴿