95

«Sonra bu sıkıntıyı iyiliğe çevirdik. Nihayet çoğaldılar: "Zaten bizim babalarımız da darlığa uğramış, bolluğa kavuşmuşlardı" dediler. Bunun üzerine biz de kendilerini ansızın tutup yakalayıverdik.»

Allahü teâlâ, kullarına lütfedip rahmet ederek, itaat etmelerine vesile olacak sıkıntıyı iyiliğe çevirmiştir. İman edip şükretmeleri için, onları fakirlikten kurtarıp bolluğa, sıkıntıdan ferahlığa, yokluktan varlığa kavuşturmuş, mallarını ve mülklerini artırmıştır. Buna rağmen kendilerine verilen bunca nimetlere şükretmeyerek nankörlük etmişlerdir. Onlar bu nimetleri kendilerinin elde ettiğini zannederek «Zaman icabı bazen kıtlık, bazen bolluk olur, bazen sıkıntı, musibet, bazen de rahmet ve ferahlık olur. Babalarımız ve dedelerimiz de bu gibi bir çok zahmet ve meşakkatlere, yokluğa ve bolluğa mâruz kalmışlardır. Bu sadece bizim başımızdaki bir olay değildir» diyerek, varlıklarına mağrur olmuşlar ve imandan yüz çevirmişlerdir. Yüce Allah da onları - kendileri farkına varmadan - ansızın yakalayıp hepsini helak etmiştir.

Denilmiştir ki, bir belâ ve musibet umumî olursa tenbih de (uyarma) zecr için olur. Böylece musibete uğrayanların durumunu görenler onlardan ibret alarak, ma'siyetten vazgeçip Allah'a itaat ve ibadetle meşgul olurlar. Eğer nimet umumî olursa, istidraçtır. Yani yokluğu varlığa tebdildir ki, buna mağrur olarak Allah'ı unutmamak ve verdiği nimetlere şükretmek gerekir. Şayet nimet bir şahsa münhasıran hususi olursa, bu da tenbih içindir. Bunun bir imtihan, bir kurtuluş ve bir ikap vesilesi olduğunu unutmamak gerekir. Eğer sahibi, o malın zekâtını verir, Allah yolunda tasadduk eder, verilen nimetlere şükreder, kibir ve gururdan sakınırsa, kendisi için bir kurtuluş vesilesidir. Bunları yapmaz, Allah'ın kendisine verdikleri ile kibirlenir ve gururlanırsa, kendisi için büyük bir musibet ve felâkettir. Nitekim Musa (aleyhisselâm) Allahü teâlâ'ya münâcaat ettiği zaman Yüce Allah şöyle demiştir: «Ey Musa, bir fakir gördüğün zaman, «Bu sâlihlerin alâmetidir» diyerek onu müjdele. Zengin birini gördüğün zaman da «Bu onun günahıdır, azabı geciktirilmiştir"- de. Gayr-i meşru yoldan elde edilen ve zekâtı verilmeyen mal, sahibi için bir vebaldir. Mü’min her haline hamd ve şükretmeli, dünyaya mağrur olup Allah'a itaat ve ibadetten gafil olmamalıdır. Varlığına mağrur olanlar gurur ve kibirlerinin cezasını mutlaka,göreceklerdir.

95 ﴿