48

«O zaman şeytan onların yaptıklarını süslemiş ve şöyle demiştir "Bugün insanlar içinde sizi yenecek yoktur, sizin yardımcınız benim." İki taraf birbirini görünce ayaklarını çevirerek geri dönüp "Sizinle işim yok, sizden ilişiği kestim, ben sizin görmediklerinizi görüyorum. Ben Allah'ımdan korkarım, muhakkak ki Allah'ın verdiği ceza çok şiddetlidir" demişti.»

Mekkeli müşrikler, Bedir'de daha savaş başlamadan önce gururlarını yenemezler ve zafer çığlıkları atmaya başlarlar. Şeytan da amellerini kendilerine güzel gösterir, gururlandırır ve helak olmalarına sebeb olur. Çünkü şeytan mü’minin olduğu kadar kâfirin de düşmanıdır.

Bu âyet-i celilenin nüzul sebebi şudur-. Müşrikler Bedir savaşına giderken" şiirler, şarkılar ve defler çalarak, büyük bir şenlikle yola çıkarlar. Ve Bedir'e kadar şenliklerini devam ettirirler. Bedir'de İslâm ordusunu görünce, kendilerini bir korku alır, daha savağa başlamadan geri dönmek isterler. Tam o sırada şeytan, Süraka şeklinde gelir: «Sakın geri dönmeyin, siz onların kökünü kazırsınız, bugün sizin üzerinize kimse galip gelemez. Çünkü siz çoksunuz, düşmanınız ise azdır, ben de Kenane kabilesinin askerleriyle yardımınıza geldim- der. Müşrikler şeytanın bu sözlerine sevinirler, gururlanırlar ve Müslümanlarla bir an önce savaşmak için teşebbüse geçerler. İki ordu karşı karşıya gelince şeytan gerisin geri döner, kaçmaya başlar. Şeytanın kaçtığım gören Haris ibn Hişam «Bize yardım edeceğine söz verdin, şimdi kaçıyorsun, bize niçin yardım etmiyorsun?» der. Süraka suretine giren şeytan «Ben size yardım edemem, çünkü sizin görmediğiniz şeyleri ben görüyorum ve onun için kaçıyorum» cevabını verir. Haris «Sen Medine'den gelen bir avuç zavallıyı görüyorsun, onlardan başka kimseyi göremiyorsun» der. Halbuki şeytan, Cebrail ile meleklerin, mü'minlere yardıma geldiğini görmüş ve mü’minlerin mutlak zafere ulaşacaklarını tahmin etmişti. Haris ise bundan habersiz idi. Şeytan, Haris'e döner ve şöyle der: «Ben Allah'ın azabından korkuyorum, zira O'nun azabı kat'î ve şiddetlidir.»

İbn Abbas (radıyallahü anh) şöyle demiştir: «Aslında Şeytan ölümden korkmuyordu, çünkü kendisine kıyamete kadar mühlet verilmişti. Endişesi Cebrail'in yakalayıp onu halka bildirmesi 'Ve hilesinin meydana çıkmasıydı. Hilesi meydana çıktığı takdirde artık kâfirler sözünü dinlemeyecekler ve kendisine itaat etmeyeceklerdi. İşte şeytan asıl bundan korkuyordu ve Cebrail'i görünce kaçıyordu. Şeytanın kaçışıyla müşrik ordusunda panik başlar ve hezimet belirtileri ortaya çıkar. Savaş gittikçe şiddetlenir, islâm ordusu, yıldırım gibi çarpar. Müşrikler yetmiş ölü, yetmiş esir verirler. Her şeylerini savaş alanında bırakarak kaçarlar. Hatta bir kısmı Mekke'ye kadar firarlarını sürdürür. O sırada Süraka ibn Malik Mekke'ye gelmişti, kendisini görenler «Ey Süraka, neden bize yalan söyledin, yardım edeceğine dair söz verdiğin halde niçin savaş meydanından kaçtın» diye sitem ederler. Süraka bu itham karşısında şaşkına döner. Oysa kendisinin hiçbir şeyden haberi yoktu. Kendisini itham edenlere söyle der: «Vallahi benim sizin dediklerinizden haberim yok, ben böyle bir sey bilmiyorum. «Onlar "Bedir günü sen bize gelip savaştan geri dönmeyin, siz galip geleceksiniz ve ben de size yardıma geldim" diyen sen değil miydin?» derler. Süraka and içerek böyle bîr şeyden haberi olmadığını söyler. O zaman kâfirler şeytanın Süraka suretine girerek, kendilerini kandırdığını anlarlar.

Bu ayet-i celilede akıl sahipleri için ders alınması gereken hususlar ve ince nükteler vardır. Nitekim Allahü teâlâ şöyle buyuruyor; «Ey kullarım, şeytana tâbi olup, ona dost olanların halini görün. Onlar şeytanın hilesiyle dünyada hotûk olup, ahirette ebedî azaba uğrayacaklardır. Ey iman edenler, onlardan ibret alarak nefsinize uyup Allah'ın emirlerine karşı gelmeyin, emirlerine itaat edin ve yasaklarından kaçının. Eğer şeytanın hilesinden uzak olur, Allah'a iman eder, emirlerine itaat ederseniz kurtuluşa ulaşır, ebedî saadete erersiniz.

48 ﴿