11

«Ardından ve önünden onu takip edenler vardır. Allah'ın emriyle onu gözetlerler. Şüphesiz ki, bir millet kendini değiştirmedikçe Allah da onları değiştirmez. Allah bir milletin fenalığını dileyince artık onun önüne geçilmez. Allah'tan başka onları koruyacak birisi de bulunmaz.»

Allahü teâlâ, kullarının gizli ve aşikâr yapmış olduğu amelleri bilir. O'nun bilgisinden hiçbir şey gizli kalmaz. İçinizden birisi ibadetlerini, dualarını ve diğer amellerini ister gizli yapsın, ister aşikar, ister gecenin karanlığında yapsın, ister gündüzün aydınlığında, ister kendisini birisi görsün, ister görmesin, hiç farkı yoktur. Allahü teâlâ onların hepsini bilir. Çünkü onu ardından ve önünden takip edenler vardır. Yüce Hâlik’ın emriyle kullarının yapmış olduklarını muhafaza edip, gözetlerler. İnsanların amelleri vücûda gelince, onun cinsine göre ya amel-i sâlih defterine veya amel-i seyyie defterine kayıt ederler. Bazı tefsirciler âyette geçen müakkıbâtün kelimesine hafaza melekleri demişlerdir. Bunların bir kısmı gece, bir kısmı gündüz görev yaparlar. Gece görev yapanlar ikindi vakti gündüz görev yapanlardan vazifeyi teslim alırlar, seher vaktine kadar devam ederler, seher vakti tekrar gündüz görev yapanlara teslim ederler. Onlar görevi seher vakti alır, ikindi vaktine kadar devam, ederler, ikindi vakti tekrar gece görev yapanlara teslim ederler. Her biri kendi görevleri sırasında kulların yapmış oldukları amelleri, hayır ve şerri muhafaza ederler. Görevleri bittikten sonra Yüce Allah'a arzederler. Bir kısım tefsirciler ise, Müakkıbâtün'ün mü’minlerin amel-i sâlihleri olduğunu söylemişlerdir. Bu ameller mü’minleri Allahü teâlâ'nın azabından korur.

Allahü teâlâ bir kavme, bir millete ve bir topluma vermiş olduğu nimeti alıp, yerine azab vermez. Ancak insanlar Allah'ın vermiş olduğu nimetlere şükretmez, nankörlük ederlerse o zaman Allahü teâlâ nimetini alır, azabını gönderir. Bir millet değişmedikçe Allah, onları değiştirmez. Nitekim Yüce Allah Mekke halkına Hazret-i Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)'i kendi içlerinden seçip peygamber olarak göndermiştir. Mekke halkı onun bereketiyle açlıktan kurtulmuş, korkudan emin olmuşlardır. Buna rağmen o nimetin kıymetini bilmemişler, nankörlük etmişlerdir. Allahü teâlâ da, bu nimeti Mekke halkının elinden alıp Medine halkına ihsan etmiştir. Medineliler Allah'ın Resulü ile şereflenmişler, nimetlerine nail olmuşlar ve iki cihan saadetine kavuşmuşlardır.

Bu âyet-i celilede Allahü teâlâ'nın" vermiş olduğu nimetlere karşı bütün insanların şükretmesi için tembih vardır. Eğer insanlar Allah'ın vermiş olduğu nimetlere karşı şükretmezlerse, Yüce Allah vermiş olduğu nimetleri kendilerinden alır, lâyık oldukları cezayı verir. Şayet şükrederlerse onların üzerindeki nimetini artırır. Allah bir milleti helak edip, azab etmek istedi mi, O'nun hükmüne kimse mani olamaz. Çünkü Allah'tan başka onları koruyacak kimse yoktur. Ancak Allah'a sığınanlar azabından kurtulur. Aklı olanlar bunlardan ibret alıp, küfürden imana, masiyetten itaate, şerden hayra sığınmalıdırlar. İşte o zaman iki cihan saadetine kavuşurlar.

11 ﴿