| 
 13 «Gök gürültüsü, Allah'a hamd ile, Melekler de, Allah'dan korkarak tesbih ederler. Allah yıldırımlar gönderip onunla dilediğini çarpar. Böyle iken o kâfirler, hadlerini bilmezler de Allah hakkında mücadele ederler. Halbuki Allah'ın karşılık darbesi pek şiddetlidir.» Ra'd adındaki melek, Allahü teâlâ'yı hamd ve tesbih eder, bir an bile O'nun zikrinden hâli olmaz. Sahâbe-i kiram, Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem)'e Ra'd’ın ne olduğunu sorarlar, o da şöyle cevap verin Ra'd, gökte bir meleğin adıdır. Onun sesi işitilir, yağmur yüklü bulutları bir yerden emrolunan diğer yere götürür. Melekler korku ile Allahü teâlâ'yı hamd ve tesbih ederler. Yüce Allah, gökten dumansız ateş (yıldırım) indirerek varlığını ve birliğini kabul etmeyen, yeryüzünde fesad çıkarıp, Allah'a asi olanları yakıp helak etmiştir. Çünkü Allahü teâlâ'nın azabı çok şiddetli, kuvvetli ve çok muhkemdir. Kimi tutarsa-o asla kurtulmaz. İmam-ı Mücâhid (radıyallahü anh)'in rivayetine göre, Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem)'e bir Yahudi gelerek «Yâ Muhammed, senin Rabbin nedendir, inciden mi, yoksa cevherden mi?» der. Yüce Allah onun vasfettiklerinden münezzehtir, beridir. Yahudi bu suali Peygamberimize sorduktan sonra Allahü teâlâ bir saika (yıldırım) gönderip onu helak eder. İmam-ı Mukatil (radıyallahü anh) de şöyle demiştir: Âmir ibn Tufeyl, Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gelerek «Ben Müslüman olacağım, fakat şartım var, o da şudur: Bu şehrin valisi sen ol, diğer şehirlerin valisi ben olayım, bu şartımı kabul edersen Müslüman olacağım» der. Bunun üzerine Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) ona şöyle cevap verir: «Sen Müslüman olursan diğer Müslümanların istifade etmiş olduğu bütün nimet ve haklardan istifade edersin. Onlardan hiçbir üstünlüğün olamaz.» Âmir tekrar «Sen büyükleri idare et, ben de gençleri ve küçükleri idare edeyim» der. Peygamberimiz ona aynı cevabı verir. Âmir Müslümanların arasında fitne çıkarmak için tekrar şöyle der: «Yâ Muhammed, senden sonra ben vali olayım, eğer bu şartımı kabul edersen Müslüman olacağım» der. Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) yine aynı cevabı verir. Bunun üzerine Âmir büyük bir terbiyesizlikle «Ben senin saçlı, sakallı bin adamına ve bin gencine bedelim. Onlarla başa baş dövüşürüm» der ve Peygamberimizin yanından ayrılır. Âlemlere rahmet olarak gönderilen Yüce Peygamber onun bu sözlerine hiç aldırış etmez. Yolda giderken yandaşlarından Erid ibn Kays'a rastlar ve ona şöyle der: «Sen gel Muhammed'i lâfa tut, ben onu öldüreyim.» Erid «Hayır, sen onu lâfa tut, ben öldüreyim» der. İkisi birlikte tekrar Peygamberimizin yanına gelirler. Âmir, Peygamberimize «Senin Rabbin altından mıdır, yoksa gümüşten midir?» diye sorar. Bu münasebetsiz sözlerden sonra tekrar Peygamberimizin yanından ikisi birlikte çıkarlar.. Âmir «Neden Muhammed! öldürmedin» der. Erid «Ne kadar öldürmek istedimse, her defasında sen aramıza girdin» der. Cebrail, Peygamberimize gelip onların bu durumunu haber verir. Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) de onlara beddua eder, o anda Âmir'e bir yıldırım çarpar ve helak eder. Bu âyet o zaman nazil olmuş ve bu olay zikredilmiştir.  | 
	
﴾ 13 ﴿