68

«Kavrayamayacağın bir bilgiye nasıl dayanırsın?»

Hazret-i Musa, aradığı zatı bulunca «sana öğretilen ilimden bana da öğretmen için peşinden gideyim mi?» diyerek müsaade ister. O zat da Musa (aleyhisselâm) 'ya «Tevrat'ın içindeki ilim sana yeter. Hem senin İsrailoğulları içinde bir çok işin var, bütün bu işleri bırakıp bana nasıl tâbi olacaksın?» diye cevap verir. Musa (aleyhisselâm) derhal «bunu bana Allah emretti, onun için buraya geldim» der. Bunun üzerine o zat «doğrusu sen, benim yaptıklarıma asla dayanamazsın ve sabredemezsin. Çünkü benim yaptığım işlerin bir kısmı görünüşte kötü, hakikatte hikmetlerle doludur. Peygamberlerin ve sâlihlerin kötü olan bir şeyi gördükleri zaman ona boyun eğmeleri ve sabretmeleri caiz değildir, onu mutlaka değiştirmeleri gerekir. Bu bakımdan benim yaptıklarıma tahammül edemezsin. Hem sen kavrayamayacağın ve iç yüzünü bilmediğin bir ilme nasıl sabredeceksin?» der. Muteber olan kavle göre bu zat Hızır (aleyhisselâm)'dır. Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem)'den Hızır (aleyhisselâm) hakkında şöyle rivayet edilmiştir: «Hızır bir padişahın oğludur. Ebeveyni onun kendilerinden sonra yerlerine geçip padişah olmasını ister. Hızır ise padişah olmayı asla arzu etmez. İsmi, Bülyâ ibn Mülkan'dır, «Hızır» lâkabı ve künyesidir. Kendisine Hızır denmesinin sebebi, geçtiği yerlerde bir bereket, oturduğu yerlerde ve çevresinde bir yeşillik, bir hareket meydana gelmesinden dolayıdır. Ebeveyninden kaçıp deniz kenarında müsaid bulduğu yerlerde ibadetle meşgul olur ve nübüvvet makamına yükselir. Musa (aleyhisselâm), Hızır'dan «benim yaptıklarıma sabre demez sin» cevabını alınca, ona şöyle der.

68 ﴿